Son günlerde polis-eylemci atışmalarında sıklıkla duymaya başladık, başlıktaki cümleyi.
Polis haklı, camii avlusundan almadılar onları!
Polis haksız, camii avlusuna gitmelerine polis engel oldu!
Belki şimdi salsanız, o gözaltına alınanların hiçbiri gitmez camiye. Çoğu caminin yolunu da bilmez!
İyi de bunda polisin suçu ne?
Bakın bu çocuklara, çoğu 1990–2000 arası doğmuş çocuklar. Onları yetiştirenler de o tarihte genç olanlar.
Bu tarihler bize neyi hatırlatıyor?
Gençlerin cami avlularından yaka paça gözaltına alındığı yılları...
Ellerinden Kur’anları alınarak, dillerinde siyer susturularak, ayaklarındaki Allah'ın evinin yolu engellenerek...
Ne oldu o gençlere, çoğu hapislerde çürütüldü!
Kimisi kaçtı, kimisi din, iman düşmanı oldu!
Kimisi bir daha Kur’ana elini sürmedi, kimisi camiyi görünce yolunu çevirdi!
Sonuç, alın size fiili tablo!
İçki içen, kumar oynayan, uyuşturucu kullanan, cinayet işleyen, intihar eden, sapıklık yapan, dükkân yakan, hendek kazan, polise molotof atan, vatanına milletine sayan...
Daha fazla saymak istemiyorum. Sanırım bu kadarı yeterli ve sanırım bundaki en büyük katkı, o gençleri o camilerden çıkaran o polisler...
O polisler “kimlerin polisiydi” kısmını da iyi irdelemek lazım!
O gençlere terörist deyip içeri atan ama iddianamelere "Kur’an dersi" vermekten başka hiçbir somut fiil yazamayan zevatlar, bugünkü iktidar mensuplarına ve Sayın Cumhurbaşkanımıza da terörist demişlerdi.
Hatta içinde camii geçen bir şiir okuduğu için Sayın Cumhurbaşkanımızı içeri atmışlardı.
Ne oldu? İçeri atanlar büyük bir ilahi tokat yiyip içeri girdiler. Bin yıl sürer dedikleri iktidarları daha çocukları askere gitmeden başlarına yıkıldı.
"Muhtar bile olamaz" diyerek içeri attıkları Recep Tayyip Erdoğan çıkıp Cumhurbaşkanı oldu. Kapattıkları İmam Hatip’lerin mezunları bakan oldu başbakan oldu...
Ama bu bakan olan başbakan olanlar bir şeyi unuttular. Nereden geldiklerini ve bu makamları neye borçlu olduklarını.
Yani gençliği!
Müthiş bir manevi potansiyele sahip olan MGV'yi de Kuran için Allah'ın evine gidip, oradan cezaevine gönderilen gençliği de!
Bu gençliğe sahip çıkmadığı gibi bunlara alternatif bir yapıda oluşturamadı iktidar. Bunların yaralarını sarmadığı gibi yaralarını da görmezden geldi!
Belki de bu yüzden tokatlar yiyor bugün!
Size Terörist hırsız, katil, Yezid diyenlerin, terörist dedikleri hala cezaevlerinde ve siz hala koltuklarınızda oturmuş bunu izliyorsunuz.
Eğer bunu diyenler haklıysa diyecek bir şey yok. Ama eğer bunların "tümünün iftira" olduğunu düşünüyorsanız, bence bu gençlerinde iftiraya uğrama ihtimallerini göz önüne alın!
İhtimal diyorum ama oda değil!
Allah'ın evine giden, zamanının çoğunu orada geçiren ve elinde Kur’an olan gençten terörist olmaz!
Ama siz onu camiden çıkarır, ağzını burnunu dağıtır, sonrada terörist yaftası yapıştırıp mahpusa atarsanız, her türlü terörist döner, dolaşır sizi bulur. Tıpkı bugün olduğu gibi…
2000'li yıllar da bir elemanım vardı. Adı Tayyip'ti. Çok sessiz sakin, kendi halinde bir gençti. İşini yapar evine gider, başını kaldırıp çevresine bile bakmazdı. Bir gün işe gelmedi, sordum "Tayyip'i polis almış". İnanamadım, Tayyip ve polis, nasıl olabilirdi!
Sordum, nasıl olmuş!
Camii avlusundan dediler!
“Olur” dedim, çünkü o çocuk cami avlusundan alınacak kadar temiz bir çocuktu. İşten eve giderken, camiye uğramış, namaz kılmış, Kur’an okumuş, okumamış onu bilmiyorum. "Okumuş veya okutmuşsa" bu cezayı katlayacak bir durum çünkü!
Tayyip birkaç gün gözaltında kaldı. Gözaltında, ayaklar altına alındığını ve önüne konulan kâğıdı okutmadan imzalattırdıklarını duydum.
Bu o zamanın şartlarında rutindi!
Birkaç ay sonra Tayyip tahliye oldu. Niye bilmiyorum ama bir daha gelip Yanımda çalışmadı, mahcubiyet mi utangaçlık mı ya da başka bir şey mi bilmiyorum. Sonra Tayyip'in memur olarak atandığını duydum. Çok sevindim.
Birkaç yıl sonra Tayyip beni aradı "neredesin be vefasız hiç aramıyorsun" dedim, abi ben Paris'teyim dedi. Ne işin var dedim,
Abi camide gözaltına alınıp tutuklanmıştım ya, işte o davadan ceza aldım ve kaçtım dedi. Nasıl kaçtın dedim!
Kaçak yollardan dedi.
Şimdilerde Suriyelilerin kaçtığı gibi! Çocuklarını da bırakıp kaçmıştı Tayyip.
Niye, çünkü o artık bu topraklarda bir teröristti.
Maalesef Cumhurbaşkanımıza terörist diyenler, Tayyip'e de terörist demişlerdi ama Cumhurbaşkanı olan Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı olamayan Tayyip'e sahip çıkamamıştı.
Bir Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanıydı ama diğeri hala terörist ve hala kaçaktı!
Bu adalet olamazdı!
Adaletin olmadığı yerde de huzur olamazdı!
Zaten biz de huzuru sadece kâğıt üzerinde görüyoruz!
Polisimiz de sanki camii avlusundan topladık diye bağırıyor!
Maalesef oradan topladınız, ama bir daha da oraya toplatamadınız o gençleri!
Onun için bugün kendilerini patlatıyorlar, sizi patlatıyorlar, başkalarını patlatıyorlar...
Diyanet İşleri Başkanımızın bu konuda ki hassasiyet ve çabalarını takdirle izliyorum. O huzurun yolunun camilerden geçtiğini ve anarşinin önünü kesmenin yeni nesli camilere kanalize etmekle mümkün olacağını biliyor. Çabalıyor, biz de takdir ediyoruz.
Hala Kur’an okuduğu ve okuttuğu için mahkûm olan gençlerin olduğu bir bir devlette Kur’anın yardım ve bereketini beklemek, Allah'ın evinden, onun misafirlerinin alındığı bir memlekette Allah'ın yardımını dilemek...
Ey iktidar, sistem Müslüman çocuklarını camilerden medreselerden, kuran kurslarından çıkarıp kâfirlere meze etti.
Belki bunda sizin katkı veya ihmaliniz yoktu. Ama bugün hala o günlerin mağduru olanların cezaevlerinde olması sizin ayıbınızdır.
Hukuk devleti diyorsunuz, açın bakın varsa başka suçları misliyle cezalandırın. Elinde Kur’an olanların suç işlemesi, normal insanların suç işlemesinden çok daha ağır cezalar gerektirir. Ama eğer mevzu Kur’an okumak ve okutmaksa bu vebal sizi yer bitirir!
Çünkü fiili işlemek kadar onu izlemekte suçtur. Bütün hukuk sistemlerinde bu böyledir!
Asıl problemin kaynağının gençlerin camilerden kopartılması olduğunun idrak edildiği, iyilerin dışarıda, kötülerin içeride olduğu, adaletin hakkıyla tesis edildiği bir toplum dileğiyle, sağlıklı ve mutlu kalın...