Cari açık, bir ülkenin ithalatının ihracatını aşması durumunda ortaya çıkan ekonomik bir durumdur. Cari açığı kapatmanın en temel yolu, ithal ettiğimiz mallardan daha fazlasını ihraç etmektir. Bu, birçok kişi tarafından katma değerli ürün üretmenin tek çözüm olduğu düşüncesine dayanır. Ancak, bu görüş her zaman gerçeği yansıtmaz.
Örneğin, Çin yıllarca sadece ucuz ürünler üreterek cari açık vermeden büyümeyi başarmıştır. Çin’in ürettiği ürünlerin kalitesi tartışmaya açık olabilir, ancak bu, ülkenin ekonomik büyümesini ve cari açık sorununu çözmesini engellememiştir. Bu durum, cari açığı kapatmanın sadece katma değerli ürün üretmekle sınırlı olmadığını gösterir.
Bazı ülkeler ise yeraltı zenginlikleri sayesinde hiçbir şey üretmeden cari açık vermeden büyüyebilmektedir. Bu ülkeler, doğal kaynaklarını satarak ekonomilerini sürdürebilirler. Maalesef, Türkiye gibi ülkelerde bu strateji pek mümkün değildir. Türkiye, enerji girdileri, ara nakliye, işçilik ve diğer maliyetler açısından rakip olduğu ülkelerle aynı koşullarda rekabet edememektedir. TİM Başkanı Mustafa Gültepe’nin belirttiği gibi, rakip ülkelerden %40 daha pahalıyız. Bu, cari açığı kapatmanın ve ihracatı artırmanın yalnızca sanayicinin çabalarıyla mümkün olmadığını gösterir.
Bu noktada devletin de üzerine düşen büyük bir sorumluluk vardır. İhracat yapmamız gerekiyor ama bu, sadece sanayicinin tek başına başarabileceği bir iş değildir. Devletin enerji maliyetlerini düşürmek, işçilik ve diğer üretim maliyetlerini azaltmak için politikalar geliştirmesi şarttır. Üretime dayalı ithal edilen ara mamullere uygulanan birçok damping ve yüksek vergiler, firmaların maliyetlerini artırmaktadır. Bu vergilerin ve maliyetlerin düşürülmesi, ihracatın artırılması için atılması gereken adımlardandır.
Katma değerli ürün üretimi konusuna gelince, mevcut meslek okulları, üniversiteler ve gençlik ile bu hedefe ulaşmak oldukça zordur. Bulunduğum tüm toplantılarda, başkanlar, vekiller ve bakanlar konuşmalarının büyük bir kısmını katma değerli ürün üretmekle ilgili yaparlar. Ancak, ne yazık ki, bu konuşmaları yapanların birçoğu hayatında üretim yapmamış ve sadece konuşmak için bu lafları sarf etmektedir. Sanayicinin ve üretimin bu kadar değersiz olduğu bir ortamda, sanayiciler büyük finansal zorluklarla karşı karşıya kalmakta ve çoğu zaman yalnız bırakılmaktadır. Başkanlar toplantıda konuşurken salonda bulunan birçok üretici kendini suçlu hissetmektedir, sanki katma değerli ürün üretememek tek başına onların suçuymuş gibi. Koltukta oturan kişiler de onları suçlayacak şekilde konuşmalar yapmaktadır. Oysaki asıl sorumluluk siyasetçilerde ve ülkeyi yönetenlerdedir. Eğitim sistemi başta olmak üzere, mesleki okullar ve üniversitelerden başlayarak yapılacak düzenlemeler sayesinde bu ülke belki 5-10 sene sonra katma değerli ürün üretmeye başlayabilir. Şu anda sanayici ürün üretemiyor; önce Çin’deki örnekte olduğu gibi ihracatı nasıl artırırız, firmaların maliyetlerini nasıl düşürürüz bunları düşünmeliyiz.
Bu nedenle, burada konuşan başkanlara, vekillere ve bakanlara seslenmek istiyorum: Önce sıcak koltuklarınızdan kalkıp hayatın gerçekleriyle yüzleşin. Meslek okullarını geliştirdiniz mi? Üniversiteleri iyileştirdiniz mi? Firmalara destek oldunuz mu? Oradan oturup kürsüden ahkam kesmek kolaydır, ancak gerçek değişim sahada, üretim yapanların yanında bulunarak ve onların ihtiyaçlarına gerçek çözümler sunarak gerçekleşir.