Özellikle 20 aydır yaşamımıza karabasan gibi çöken korona virüslü günler hiç iyi geçmiyor.
İlk gün ve aylardaki korku biraz hafiflese de lanet virüs yaşamımızı ters yüz etmiş durumda.
Yaşadığımız kayıpların, hastalıkların ardı arkası kesilmiyor.
Elbette bu virüs, korkulduğu kadar da tehlikeli olmayabilir.
Ama kabul etmek gerekir ki virüsün öldürücü olması direncimizi de düşürdü.
Direnciğimizin düştüğünü fark etmenin yanında, aslında sağlıklı bir ortamda yaşamadığımız ve beslenme alışkanlıklarımızı değiştirmemiz gerektiği gerçeği ile de yüzleştik.
Öğretilerin en önemlisi de COVID–19, çevreyle olan ilişkimizi yeniden gözden geçirmemiz gerektiğini açık bir şekilde bize öğretti.
Ağır sanayiyle dünyada ekolojik dengeye en çok zarar verilirken bu virüsün ortaya çıkması elbette bir tesadüf değil.
Bu tehlikeli bulaşıcı hastalığın, çevre üzerine insan müdahalesinin gittikçe artmasına bağlı olduğunu neredeyse tüm bilim insanları kabul etmektedir.
Pandeminin temel nedenleri arasında ekolojik yıkımın göz ardı edilmemesi, her açıdan önemlidir.
Hava kalitesinin gittikçe zayıfladığı ve doğa kirliliğin had safhaya çıktığı bir dönemde bu virüsün ortaya çıkması elbette tesadüf değildir, olamaz da.
Doğaya olan ilgimizi, koruma ve sahiplenme duygusunu artırmamız gerekir.
Virüsü yok etmek için en önemli etken kuşkusuz doğa ile güçlü bağlantı kurmaktır.
Kirletilen, dengesi bozulan doğada, tahribatı onarmak için harekete geçmek gerekir.
Korona virüsün insan yaşamı üzerindeki etkisi gibi çevre üzerine de ciddi etkileri olabilir.
Virüsün uzun süredir yaşamımızdan çıkmaması sonucu etkili olan ekonomik durgunluk, beraberinde yeni çevresel sorunlar da getirebilir.
Yoksulluk, yokluk salgının etkisini daha da artırabilir.
Tarihin en büyük felaketi olan covid’in ilerde yaratacağı etki ve sonuçlar ne olursa olsun, çevreyi korumayı hiçbir zaman ihmal etmemeliyiz.
Çevrenin canlıların yaşamı üzerinde etkisini yeteri kadar ön görmediğimiz için bu gün başımızdaki bu salgınla karşılaşmış durumdayız.
Geçmişte doğaya karşı yapılan hatalardan ders çıkarmak gerekir.
Ancak geçmişteki hatalardan ders çıkarılır ve doğaya karşı acımasızca verilen tahribatlardan vazgeçilirse ilerde olaşabilecek felaket ve salgınların önüne geçilir.
Günümüzde en önemli sorun olarak önümüzde duran iklim değişikliği gibi çevresel problemleri sadece ülke liderleri değil her birey, ortak sorunu olarak görmelidir.
Yaşadığımız bu zorlu dönemde virüs belası ve iklim değişikliği, birbiriyle bağlantılı olarak önümüzde duruyor.
Hem bu sorunları çözmek hem de gelecekte daha ciddi felaketlerin, salgınların, hastalıkların, iklim değişikliklerinin ve diğer tehditlerin ortadan kalkması için karşı karşıya olduğumuz krizi iyi yönetmemiz gerekir.