Yakın bir geçmişte gerçekleşen CHP Kurultayında Parti Genel Başkanlığına yine Sayın Kemal Kılıçdaroğlu seçildi.
Ancak skandal niteliğindeki mükerrer oylar, muhtemelen AK Parti iktidarının çalışacağı kanayan kaşlar alacak.
Aslında bu olay ana muhalefet partisine de hiç yakışmadı ve şık olmadı, desem haksız mıyım? İktidara talip olan bir partinin bana göre yapmaması gereken bir davranış, bir eylemdi.
Bunun açıklamasının ve ileriki kongrelerde de olmaması için alınması gereken önlemlerin, önümüzdeki dönem yapılacağını düşünüyorum.
Genel Başkan Sayın Kılıçdaroğlu, partisine bir yön, bir pozitif sinerji ve çok daha olumlu plan ve projeler getirmesini sanırım tüm CHP seçmenleri kendisinden bekliyorlardır diye düşünmüyor da değilim.
Bu arada Muharrem İnce’nin de nezaketine ve partisine olan düşkünlüğü üstelik de donanımlı bir milletvekili olması da gerçekten alkışlanacak bir durum.
Bir basın mensubu olarak, bir köşe yazarı olarak ilk kez onun bunca bilgili ve donanımlı olduğunun farkına vardım.
Şunu da yazmadan geçemeyeceğim;
Eğer genel başkan olarak kurultaydan çıksaydı, seçilseydi inanıyorum ki AK Parti’yi terletecek bir kişi, bir parti başkanı olacaktı.
Bu, sadece benim isteğim değil.
Sadece kurultaya odaklandığım ve yakından izlediğim kadarıyla böyle bir kanaat notu oluştu bende.
Aslında parti ayırımı yapmaksızın, parlamentoda Sayın İnce gibi vekillerin çoğalması ve aktif siyaset yapmaları, sayılarının çoğalması, ülkemizin lehine olur diye de düşünmüyor değilim.
Son derece nazik, mert, açık sözlü, gerçek demokrasi aşığı olarak gözlemledim ben bu CHP’li Vekili.
Sanırım kurultay sonunda almış olduğu oy oranı, kendisine de fazlasıyla güven vermiş oldu.
Sanırım bu mücadeleyi bırakmayıp, bir başka kurultayda da tekrar aday olabileceğini düşünüyorum.
Bu arada Sezar’ın hakkı Sezar’a düşüncesiyle;
Sayın Kılıçdaroğlu’nun da hoşgörüsü, kendisine atfen yaptığı karşı propagandada söylemleri, bunu kişisel bir öfkeye dönüştürmemesi de ayrı bir güzellik ve hoşgörü, onu da kutlamadan geçemiyorum, pas geçmek de istemem.
Özellikle Ankara, İstanbul adalet yürüyüşü, küçümsenmeyecek bir özveri bir fedakarlık olarak da tarihe not düşmüş oldu.
Zaman zaman kendisini ve CHP politikalarını fazlasıyla çok sert bir tarzda eleştirdiğim ve bu konuda birden fazla köşe yazdığım da olmadı değil.
Ama asla art niyetle ve birilerine yalakalık olarak yazmadım.
Sadece eksiklerini, yapmadıklarını ve sık sık seçim kaybetmelerini, kendilerini ve politikalarını, zamanın ruhuna uygun olarak yazmıştım.
O halde gelinen durum buyken tekrar yazar mıyım?
Evet yazarım.
Eğer eleştiriler objektif ve bilimselse, iyi niyetli olma paralelindeyse, nezaket kuralları ve legal bir tarzla hakaret boyutlarına geçmemek koşuluyla eleştirilebilir diye düşünüyorum.
Bu kurultay, beni bir nebze olsun mutlu etti.
Hatalarıyla, eksiklikleriyle, her şeye rağmen demokrasi aşığı olmaları ve hoşgörülü davranmaları, etrafı germemeleri ve kurultay sonrası Genel Başkan Sayın Kılıçdaroğlu’nun yaptırımlara başvurmaması ve Sayın İnce’ye kırılmaması da sanırım toplumun özlediği bir hoşgörü tablosuydu.
Her şeye rağmen ülkemizdeki tüm siyasi partilerin, ülkemize hizmet ve sağlıklı politikalar üretip, bu güzelim vatanımızı, dünyada çok ileri statü ve platformlara taşımaları konusunda yasal rekabetlerini alkışlıyorum.
Ama nezaket ve yasal çerçeve içinde, kışkırtma ve kötü söylemlere varmadan, ülkemizi ve milletimizi kutuplaştırmadan icra etmeleri elbette ki lehimize olur diye düşünüyorum.