Önce İslam Aleminin Kurban Bayramını kutladık.
Daha sonra basın bayramını kutladık 24 Temmuz’da.
Bayramlar yenilendiği, moral bulduğu, insanın kendini sevinçli mutlu ve umutlu hissettiği günlerdir.
Ama her iki bayramda umduğumuzu bulamadık.
Kurban ve basın bayramını bir arada kutladığımız bir haftayı geride bıraktık.
Her iki bayram da buruk geçti.
Eski bayramların tadında değildi.
Koronavirüs ve olağanüstü sıcaklığın gölgesinde kutlanan kurban bayramında ne bir his ne bir tat vardı.
Çocukluğumuzdaki bayramlar aynı şeker tadındaydı.
Sevgi, saygı, muhabbet gibi samimi duygularla anlamlandırılırdı.
Bayramların önemi değişmedi.
Değişen tek şey insanlardır.
Günden güne değerlerinden kopan ve uzaklaşan insanlar.
Öncelikleri değişti insanların.
Geleceğe dair beklentileri değişti.
Sadece birbirleri ile değil, doğa ile olan bağları da koptu.
Bayramın bayram tadında olmaması bundandır.
Bundandır yazların kavurucu ve bunaltıcı sıcaklığı.
Bir tarafta koronavirüs belası bir taraftan tarihi sıcaklığın gölgesinde geçti kurban bayramı.
Basın bayramı ise son alınan tasarruf tedbirlerinin basını da kapsaması 24 Temmuz Basın Bayramının da buruk kutlamasına nende oldu.
Özellikle yerel gazetelerin en büyük gelir kaynağı olan ilan, reklam ve aboneliklerin kesilmesi ciddi anlamda bir burukluğa nende oldu.
Tasarruf tedbirleri nedeni ile bir çok gazetenin sesi kısılacak, hatta bir çok gazete kapanmak zorunda kalacak.
Ekonomik kısıtlama, basın özgürlüğüne de elbette ciddi manada etki edecem.
24 Temmuz, basında sansürün kaldırılmasının yıl dönümü dolayısı ile basın bayramı ilan edilmiş.
Kamusal görev gören basının ekonomik kaynaklarına ket vurulması dolayısı ile bu bayram buruk geçti.
Gazeteciler cemiyeti ve basın mensupları yaptıkları açıklamalarla bu duruma tepki gösterdi.
Anlayacağınız iki bayram kutladık ama elde var sıfır.
Ne moral depoladık ne de kendimizi yenileyebildik.
Bir tarafta koronavirüs belası, bir tarafta sıcak mı sıcak günler, diğer bir tarafta basının ekonomik kaynaklarının kısıtlaması...
Bu nedenle buruk çifte bir bayram yaşadık.