Sinop’tayız.
Türkiye’nin burnunda.
Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu
TGK’nın
Toplantısı için
Bir araya gelmişiz yine.
Batıdan,
Doğudan,
Kuzeyden,
Güneyden
81 ilden
Gazeteciler.
Kıymetli eşleri de yanlarında elbette.
Çalıştay ve Başkanlar Kurulu Toplantısı
Peş peşe.
Sarı Basın Kartlarımız neden Türkuaz-Yeşile dönüyor?
Basın Yayın Enformasyon Müdürlüğü kapatılıp,
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığına bağlanıyoruz neden?
Niçin özgür yazamıyoruz?
Neden ekonomik olarak küçülüp duruyoruz?
Soruyoruz.
Sorguluyoruz.
Sonuç bildirisi hazırlıyoruz.
Derin derin meseleler…
Eee bu kadar ağır toplantılar sonrası
Geziyoruz şehri.
Türkiye’nin en kuzey noktası
İnce Burun’a gidiyoruz.
Şehir merkezinde nöbet tutan,
Kalelerine çıkıyoruz biraz.
Spor yapmış kadar oluyoruz nefes nefese...
Kalelerde o tarihi pencerelerden denizi gözlemliyoruz.
“Uzakları izliyormuşum gibi çek” dediğimiz fotoğraflar,
Şipşak...
Sonra tarihi cezaevi…
Tüyler diken diken.
İşkencelerin sesi o duvarlarda.
Tırnaklarla kazılmış o kapılar,
Voltaların atıldığı o avlu,
Çocuk mahkûmların koğuşları.
Ve çok daha fazlası
Tılsımlı bir yer…
Bol bol fotoğraflıyoruz köşe bucağı.
Sonra sahil kenarında bir kısa yürüyüş.
Bir tuhaf trafik.
Araçlar seyir halinde ama trafik ışıkları yok.
Korna sesi yok.
Sürücüler arasında, çözemediğim bir ahenk.
Saygı olunca demek,
Işık, levha, kural, denetim… Hepsi hikâye.
Karadeniz’in suları bir durgun bir hırçın.
Ceketler çıkarılıp çıkarılıp tekrar tekrar giyiliyor
Deniz kenarında yürürken, sarıyor bir huzur.
Hooop Mantıcı Teyzenin yerindeyiz.
Bu mantı farklı.
Ters katlanmış hamur parçaları,
İçinde kıyma.
Üzeri yoğurt,
Sarımsak ve ceviz,
Tereyağı gezdirilmiş üstünde.
Mekân sahibi teyze karşılıyor konuklarını.
Kadın garsonlar, arı gibi sipariş alıyorlar hızlıca.
Mutfakta hamur yoğurup mantı açan kadınlar, sıra sıra...
Mantıyı afiyetle yerken,
Karşı işyerinin camekânında,
Kadın kahvehanesi çarpıyor gözüme.
Kahvesini yudumlayıp,
Okey oynayan,
Orta yaş,
Belki de emekli kadınlar…
Şehir turu yaparken,
Rotamız iskele.
Gençlerin,
Uzun bir evlilik için
Kilit bağladığı bir kalp demir korkuluk.
Selfie’ler çekiyoruz önünde.
Martılar,
Kediler,
Adım başı köpekler.
Belli ki toklar.
Hepsi de yaşlıca.
Demek ki öldürülmüyorlar.
Araç altlarında ezilmiyorlar da.
Esnaf rahatsız olmuyor “işyerimin önünü kapattın” diye
Vatandaş dürtmüyor “yolumu daralttın” diye.
Demişler ya;
“Bir yerde hayvanlar sizden kaçmıyorsa,
Orada iyi insanlar yaşıyordur” diye...
Gezerken,
Sahil kenarında,
Bir küçük butik mağaza.
Şile bezinden
Çiçekli, böcekli fistanlar
Satışa sunulmuş kapısında.
Mağaza sahibi kadın,
Yanında bir kadın daha…
Orta yaşlarda ikisi de.
Minik, küçük sesli bir müzik.
Kollar hafif havada,
Sağa, sola, öne, arkaya,
Küçük adımlarla karşılıklı dans ediyorlar.
Öyle mutlular…
Diyorum ki kendi kendime;
Hayvanların ve kadınların mutlu olduğu bir yer Sinop.
Sorunları yok mu, vardır şüphesiz.
Ama mutlu olmanın tadına varmış bir kere.