Darbe bize öncelikle, darbe ile ilgili bildiklerimizin çoğunun yanlışlığını öğretti.
Tankın, topun, askerin değil iman dolu yüreklerin, sivilin, halkın güçlü olduğunu!
Kurtuluş harbinde coşan milletimizin, masada gömüldüğünün yalan olduğunu, yere yatırılıp üzerine toprak atıldığını, yeri geldiğinde tekrar bir kurtuluş harbi verebileceğini!
Düşmanların artık, gemiyle, trenle, uçakla asker göndermeyip, senin askerini satın alıp, sana karşı savaştırabileceğini!
Küfrün tek millet olduğunu ve mevzu bahis Osmanlı ve torunları olunca alayının güç birliği yaptığını, bu güç birliğinin iman dolu sinelere hiçbir şekilde işlemediğini!
Öğretilmiş çaresizlik sendromunun bu ülkede artık para etmediğini!
Bizim gücümüz ne ki tanklara toplara, ABD’ye AB’ye ve diğerlerine nasıl güç yetirebiliriz ki diyenlerin, yalancı ve hain olduğunu!
Bu aziz milletin yeri geldiğinde, gözünü kırmadan şehadete yürüyebildiğini, tanka tekme, uçağa kafa, mermiye yumruk atabildiğini!
Böyle bir milletin asla yıkılmayacağını!
Niye tüm İslam aleminin bize kurtarıcı ve son kale olarak baktığını öğrendik!
Öğrendiklerimizin tümünü yazsak, köşe değil kitap olur. Lakin burada bir virgül atıp meydan da ki bazı noktaları irdelemek istiyorum.
İlk gece şoku üzerinden atan bir grup insan, hemen kendini parti binası, valilik ve emniyet üçgenine attı. O insanlar protesto, destek veya başka bir şey için değil, direk ölmek için çıkmışlardı. Belki İstanbul Ankara‘da ki gibi tanklar ve Ebrehenin adamları çıkmadığı için kan akmadı ama çıksalardı kesinlikle sinelerini siper edeceklerdi kurşunlara, vatana, millete…
Dikkat çeken bir ayrıntı ise ilk gece bazı Fetöcülerin de sahada bulunması ve onu orada bile savunuyor olmalarıydı. Niye oradaydılar diye sorarsanız, aklıma gelen bin ihtimalden biri bile iyi değil. En masumunu söyleyeyim, bizi fişlemeye gelmişti. Fetö cumhuriyetine ilk direnç gösterenleri hocasına bildirmeye…
Mesele memleket olunca, herkesin tek bayrak altında toplanabildiğini gördük.
Bölgede ki direnişin başını AK Partiden çok Hüdapar’ın çektiğini gördük. İlk andan itibaren sahada olan, organize olan, dik ve cesur olan onlardı. AK Parti asıl muhattap, iktidar ve tüm erklerin başı olmasına karşın, sanki onların gerisinde kaldı.
İktidarın tüm nimetlerinden faydalananların bir kısmı meydana ikinci gün tehlike geçtikten sonra, bir kısmı üçüncü gün her şeyden emin olduktan sonra çıktı, bazılarıysa hala meydanlarda yoklar.
Kenarlara gelip selfie çekip, paylaşıp kaçanlarıysa ben direnen değil, direnişi sulandıranlar olarak görüyorum.
Belki yeri zamanı değil diyeceksiniz. Bence tam zamanı, böyle zamanlarda kamburlar ve onların vücuda verdiği tahribat gün yüzüne çıkar!
AK Partinin yeni darbeler yememesi için birde kendi içine operasyon yapması gerekir. Kim ne yapıyor, nerede ne diyor, ne zaman uyanıyor, ne yiyor…
Bu büyük şerde çok büyük hayırlar zuhur etti.
Bu zuhur, ölü toprakları attı tüm İslam aleminin üzerinden.
İçini temizleme kendini check etme fırsatı verdi.
Müslümanlar, tüm dünyevi imkanların bir araya gelmesinin semavi ordular için bir anlam teşkil etmediğini gördü.
İnanan teyzelerin, amcaların, öğrenci, hoca, esnafların, nasıl destanlar yazdığını görüp, dünya da yeni bir çağ açtık.
Fetöcülerin çok güzel bir sözü var, “Allah var gam yok”.
Çok doğru, Allah var bize gam yok ama Allah var size çok büyük gam var!
Kul hakkı, eziyet, işkence, cinayet, zulüm, şantaj, rüşvet, hırsızlık, ihanet, iftira… bunların tümü toplandı ve hesabı sorulacak!
Dünyalık hesap belki en fazla idamla ama….
Allah’ın lütfu büyük, belki de biz çok iyi olduğumuz için değil onlar zulümde haddi aştıkları için Allah bize yardım etti.
Şımarmayalım gevşemeyelim.
Allah’ın zulmü, haksızlığı, asla kabul etmediğini, affetmediğini, misliyle iade ettiğini unutmayalım. Tehirin hafifletici bir durum değil, cezanın olgunlaşıp ağırlaşması için bir vesile olduğunun farkında olalım.
Biz bir hiçiz, O varsa, ona inananların duası varsa, bizde de inanç varsa, Fetö değil onun babaları gelsin, vız gelir…
Yeter ki içimizde hain olmasın!
Hainlerin ihanetinde boğulduğu yarınlar dileğiyle, sağlıklı ve mutlu kalın…