İnsan doğası gereği kırılgandır.
Çevresinde olup bitenden etkilenir.
Duygularını daha itidalli yönetebilenler ise koşulların ve şartların onları olumsuz yönde etkilenmesine olanak tanımaz.
Güzel hasletiyle yanındakilerin davranışlarına pozitif yönde gelişmesine katkı sunar.
Okulda öğrencilerden ve toplumun içinden birçok bireyden sık duyduğum sözler ; "ama önce o başlattı. Ama o bana şunu söyledi. Ama önce o vurdu. Ama onun suçuydu." gibi kendi davranışlarını masumlaştırmak için gerekçeler sunar.
Oysa erdemli insan, kalbi berrak, gönlü gökyüzü maviliği olan başkasından gelen tepkilere karşı kendi davranış biçimini değiştirmez, olgun davranır ve karşındakinin tüm kötülüğüne rağmen kendi öz benliğini korur, karakterinden ödün vermez, içindeki güzellikleri yüzlere serpmeye devam eder.
Herhangi nahoş bir davranış karşısında gösterdiğin eğilim senin kişiliğini ortaya çıkartır.
O yüzden başkasının ne yaptığından, ne söylediğinden çok senin nasıl tepki verdiğindir mühim olan.
Bilmukabele kötülükte masum kimse yoktur.
Herkes aynı oranda suçludur.
Onun için yaşamın içinde insanın, maruz kaldığı davranış biçimlerine göre değil, kendi fıtratına has davranmalıdır. Dervişin akrebe karşı gösterdiği erdemlikte karşılamalıyız başkalarının davranışlarını:
Bir Derviş suda bata çıka ilerlemeye çalışan bir akrep görür.
Onu kurtarmaya karar verir ve parmağını uzatır ama akrep onu sokar.
Derviş tekrar akrebi sudan kurtarmaya çalışır ama akrep onu tekrar sokar.
Yakınlardaki başka birisi ona, onu sürekli sokmaya çalışan akrebi kurtarmaya çalışmaktan vazgeçmesini söyler.
Ama Derviş şöyle der:
"Sokmak akrebin doğasında vardır.
Benim doğamda ise sevmek var.
Neden sokmak akrebin doğasında var diye
Kendi doğamda olan sevmekten vazgeçeyim?"
Hayatın içinde akrepler hep olacaktır. Ama biz asla sevmekten vazgeçmeyelim.
İyilikten, güzellikten, merhametten, sabır göstermekten, vazgeçmeyelim.