Dicle Nehri kapanmaz bir yaradır bende. O cennet orijinli sevda nehrinde yüzdüm.
Gün batımını izledim. Anlayacağınız ben Dic-Le-Me doyamadım. Dicle’de anılarım var. Diclem’e karşı doyumsuz ve bitimsiz adeta “Eternal” bir sevgiyle Dicle’ye aşığım “aşk” erişilmeyince olgunlaşır aşk olur, acı olur, gözyaşı olur bitimsiz bir sevda olur.,.
Bilmem ki Dicle’m bunu bilerekten mi Akar? Dicle can alır. Deli dolu akar adeta Cennete akar. Akar da akar.
***
O genç kızı gelin edeceklerdi bir seher vakti henüz tomurcuk iken dalından koparacaklardı çoban’dan ayırıp.
Canından ayırıp başka bir can’a canan edeceklerdi. Ağladı genç kız gözyaşlarını yüreğine akıtarak sessiz ve soluksuz çığlıklar, feryatlar atarak dağın en yüksek zirvesine çıkıp çobanına, canı olan aşığına yıldızlarla selam göndererek.
Dicle’nin deli dolu akışına atladı ölümü avuçlarında içerek kendine kıydı. Aşk’ı, sevdası özlemi hatırası yıldızlara takıldı kaldı. O yıldızlar ki bu tür sevdaların şahididirler.
Her seher vakti bir kaval sesi duyulur Dicle’nin kıyısından yürekleri paramparça eden nağmelerle kontrollü kontrolsüz gözler yaşarır fırtınalar kopar kasırgalar boralar oluşur yer gök inler Dicle deli dolu akarken gizemlere bilinmezlere doğru akışına güller solar, bülbüller ölür. Ufuk çizgisi kaybolur ufukta.
Bu kararların, bu davranışların bu ayrılıkların sonuçlarının ne vahim olduğunu ne acı olduğunu her ayrılığın bir değil binbir ölüm olduğunu inanın biliriz.
Ama yinede biz bu hataları yaparız her zaman yaparız büyük acılar ve sancılar pahasına olmasına rağmen yine de bile bile yaparız.
“Bizler büyük acılar çekmeden en harlı ateşlerde yanıp, yakıp kül olmadan aşk’ı tanıyabileceğimizi mi zannederiz?”
En büyük aşklar Dicle’nin şahitliğinde en büyük acılar pahasına elde edilen değil mi? Bunu bir âşıklar bilir bir de Dicle.
Güneydoğu’da sevmek, aşık olmak ölümle eş değerdir. Ölümden de ötedir. Hayattan beridir. Karakaşlı gamzeli dalgalı Kürt kızı Şehriban’ın aşkı alır götürür sizi seher yıldızına ve bir seher Vakti fermanınız biçilmiştir. Kendinize bir makber hazırlamanın artık zamanıdır çünkü sevmiş sevilmişsiniz aşk’ınız hayat ile hayatsızlık arasında “border line” “sınırdasınız”, hesabınız kesilmiştir.
KAYIP VAKA
Paramparça edilmiş
Yüreğimin derinliğinden kopan
Bir feryatla uyandım.
Sabah olmuş
Daha geceye çok var
Umut ve erişmek
Dicle’nin derinliğinde kaldı
Umutlarım sönük ve kelepçeli
Kapandı tüm kapılar yüzüme birer birer
Ve anahtarı kayıp;
Ümitler olmayan yarınlara kaldı.
03.05.1997 İstanbul
Mehmet Ekmen
Henüz yaşıyorken kayıpsınız. Dicle’nin öyküsü gizemlidir, bilinmezdir. O nasıl bir nehir ki avuçlarınızla suyunu alır içersiniz ama o yinede erişilmezdir, Dicle muhabbet merkezi, ölümlerin yatağı seven ile sevilenlerin yegâne şahidi.
***
Bizler gençliğimizde böyle düşünür böyle sever sevilirdik aşka da âşıktık.
An oldu, gün oldu zaman zamansızlıkla Dicle’nin sularıyla akıp gitti. Sosyal psikoloji aşkı da yok etti ne acıdır ki aşk satır aralarında, yıldızların ötesinde öznesiz yüklemsiz soru işaretlerinde kaldı.
Siyaset yazmaktan, çizmekten bıktım bir nebze olsun sizleri Dicle’nin kıyısına çekmeye çalıştım bilmem ki başarabildim mi? Kalın aşkla aşka ait ve aşık olarak. Sevmek var olmaktır. Mayıs mehtabında yıldızlarla yıldızlaşmaktır.