Talep arzı; arz da talebin oluşmasına sebeptir.
Bu döngünün oluşumuna ticaret denir.
Talep; ihtiyaçlar, istekler, merak, heves, kanıtlama ve benzeri fıtri, maddi ve manevi şeyler oluşur.
Arz ise fıtri olan talepleri karşılama çabasıdır.
Her talep arzın bir sebebidir. Ancak her arz ihtiyacın bir gereği değildir.
Fizyolojik dediğimiz, yeme, içme, barınma ve giyinme gibi talepler fıtri yani her insanın fıtratında var olan taleplerdir.
Din de fizyolojik ihtiyaçlar kadar olmasa da fıtri bir ihtiyaçtır.
Doğuştan var olan bu taleplere uygun arz olunmalı, ihtiyaçlar doğru biçimde giderme olanakları sunmalıdır.
Yüce Allah yarattığı ilk insan Hz. Adem(as) ihtiyacı olan din talebini onu peygamber yaparak karşılamış ve ondan ta Hz. Muhammed sallahu aleyhi ve sellem'e kadar insanların ihtiyacı olan din, doğru biçimde sunulmuştur.
Tarih boyunca gücü elinde bulunduranlar; zaman zaman dinin doğru öğrenme imkânları kısıtlanmış, yasaklanmış ve yok sayılmıştır.
Bu da insanların legel, yerini ilegal yola dinini öğrenmeye mecbur edilmiştir. Netice itibarıyla; cadılar, kahinler, putlar, din tacirlerinin türemesine sebep olmuştur.
Günümüz de "IRTICA" adı altında yapılan mücadele dinin siyasete alet edilmesini önlememiş tersine din ticaretini artırmıştır.
İslam gibi okumayı, sorgulamayı, doğruyu, güzel ahlakı ve insanı yücelten güzel meziyetler unutulmaya yüz tutmuştur.
Şeyxine, Hocasına, siyasi Partisi'ne, mensubu olduğu cemaata körü körüne bağlı bir topluluk olmuştur.
Toplumda; Yalan söyleyen, sözünden durmayan, emanete hıyanet eden faiz ve kul hakkını yiyen. Ancak Allah'a iman eden, namaz kılan, oruç tutan, hacca giden... Garip bir dindarlık türü ortaya çıkmıştır.
Ahrette hayra alâmet olmadığı gibi topluma da faydası yoktur.
Dinin siyasete ve çıkara elet etmenin önüne geçmenin tek yolu yasaklama ve baskı değil; ana kucağından son nefesini verene kadar doğru dini öğrenme imkanının sunulmasıdır.
Din eğitimi; temel dersler olarak kabul edilen, matematik, fen ve Türkçe hatta bunlardan daha öneli olmalıdır.