Dünya piyasası verileri gün be gün değişiyor. Bu bir kriz alarmı mı? Çin 2009’dan sonra hatırı sayılır bir yükselişle dünya piyasalarına yön vermeye başlamıştı. Lider ülke ABD’yi ekonomik alanda, hızlı gelişmede sollamıştı. Hatta yön verme ve dünya piyasalarına yön vermeye başlamıştı.
Teknoloji enstrümanlarını, araç gereçlerini dünya pazarına ihraç etmekte ve çeşitlilik konusunda muhteşem farklılıklar, zenginliklerle arz etmekteydi. Bu başarı ve çalışmalarındaki süreklilik halen devam etse de zikzak trendler oluşturmaya başladı.
Sözün kısası Çin cazibesini yitiriyor mu? Bu konuda birçok bilim adamı farklı farklı açıklamalar ve kimi zaman tezat oluşturan teşhislerde bulunmaktadır.
Örneğin “Çin krize mi giriyor?” “Bu kez kriz dünyaya Uzak Doğudan mı gelecek?” vs. söylemlerle ortalığı bulandırıyorlar.
Çok yakın bir geçmişte sonsuza değin “altın en güvenilir limandır” diyen ünlü ekonomistler bu söylemlerinden utanır hale geldi. Çünkü altın büyük bir irtifa kaybederek diplerde durağan olarak sürünmeye başladı. Cazibesini kaybetti.
Şimdilik ABD Dolarına dört elle sarılmış durumdalar, Dolar gelirse altın da yüzüstü sürünme ve diplerde durmaya, yosun tutmaya devam edecek.
Petrol son on iki yılın en dip seviyesinde seyrediyor, yükselir mi? 20 dolarlara kadar düşer mi, belirsiz. Çok net konuşmak yanıltıcı olabiliyor. Çünkü dünya denilen bu köyde her an her şey olumlu olarak, olumsuz olarak meydana gelebiliyor. Suudi- İran krizini örnek olarak göstermek mümkündür.
Euro bölgesi dağıldı, dağılacak gözüyle izleniyorken durumlar değişti. Toparladı gibi.
ABD ekonomisi, işsizlik verileri, kalkınma hızı FED in uyguladığı faiz kararları gelecekte de faiz artırımına devam eder mi?
Olumlu olumsuz etkileri özellikle kalkınmakta devam eden ülkelere nasıl yansır?
Yine gündem oluşturduğu halde kafalar karışık kimse bu konularda neyin ne olacağını çok iyi bilmemekle birlikte ancak tahminler ve varsayımlarla yola çıkıyorlar.
Tahminler de varsayımlarda tepe taklak olabiliyor, birçok örneğine geçmiş yıllardaki krizlerde gördük.
En can alıcı nokta şu ki dünya piyasası ve sermayesine yön veren, manipüle ederek bir çok enstrümanı istedikleri zaman kendi lehlerine çevirmeyi çok rahatlıkla başarabilen “Gizli Ve Kirli Eller” mi var, demeden, düşünmeden yazmadan geçemiyorum.
Ekonomist orijinli bir köşe yazarı olarak uzun yıllardır bu kirli eller, gizli eller kendilerini deşifre etmeden bu gizemli ve sırlı oyunu hep oynamaktadırlar.
Bu yüzden tusunami etkisi gösteren krizlerin yapay ve çıkarlarına dayalı olduğuna inanıyorum.
Kolay, kolay girilen krizlerden yine kolay kolay çıkabiliyor ve bu krizler çok sık sık oluşuyorsa veya oluşturuyorsa onların doğal ve haklı yani olması gereken krizler olarak görmüyorum. Görmem için de hiç bir haklı neden yok.
Ekonomi bu kadar kırılgan olmamalı. Her küçük olgudan veya olaylardan korkup, etkilenen uluslararası piyasa ekonomisi seyrini ve değerlerini değiştirebiliyorsa ben buna okyanus demem, deniz, göl, nehir de demem. Peki, ne derim?
Küçük bir kuyu derim. Doldur suyu! Boşalt suyu! Kuyunun ortasında tut suyu! Bu saçma sapan komutlara benziyorsa Dünya piyasası bu işte bir iş var demektir.
Örneğin gelirini petrol ve doğalgazdan elde eden Rusya’yı Ukrayna skandalından sonra petrolü düşürmeyi başaran o gizli eller Rusya’nın ana arterlerine neşter vurarak piyasasını, parasını, gelirlerini ve ekonomisini allak bullak ettiler.
Rusya bu olumsuzluklara kaç yıl daha dayanabilir? Böyle giderse Rusya’da ayaklanmalar, çatışmalar olur zamanla iç savaşa bölünmelere kadar gider.
Biz buna Rusya krizi dersek bu kriz doğal mı? Yapay mı? Siz karar verin. Bu ve buna benzer örneklerini çoğaltmak çeşitlendirmek gerçek rakamlarla vermek kolay ve mümkün.
Eğer Dünya’yı bir kriz bekliyorsa tüm Dünyanın bu krizden etkilenmesi gerekmiyor mu? Adına “Dünya Krizi” denilip lokal etkileri oluyorsa bu çok kirli, sinsi planlı ve projeli bir yapay krizdir. Gizli eller geliyor aklıma.
***
Ayrıca Hacı Kadri Yaman ile ilgili köşeme attığınız yorumlardan ötürü hepinize teker, teker teşekkürler.
Kalın sağlık ve sevgiyle siz saygın Batman Sonsöz okurlarımız.