İster inceleyip, izleyin adam akıllı irdeleyip sentez, analiz edin… Ne ederseniz edin dünyamızın geldiği yahut yapay ve suni olarak getirildiği seviye ile nokta, inanılır gibi değil. Mutluluk verici ise hiç değil.
Peki neden? Niçin ve kimler bu güzelim gezegenimizi bu hoş olmayan hale getirdi? Kafa yormaya değmez mi?
Kişisel görüşümle yola çıkmam gerekirse hemen savunma mekanizmalarım devreye girer ve derim ki “Anlam Kayboldu” “Mana Yitik” maddeleşen materyalist akım her yönümüzü kuşattı. Faktör bir, faktör iki “Edep Yahu!” demek gerekiyor. İnsanlar makineleşti duygu yok, sevgi yok farklı âlemlere göç etmiş gibi.
Aşkın yerini erotizm almış, sapıklık ve sapıklar çoğaldı.
Bizler sevgilinin yüzünü uzaktan bile gördüğümüzde günlerce mutlu olurduk adeta ruhsal terapi olurdu. Ona şiirler, öyküler yazardık yetmiş beşli yıllarda.
Hafta sonları kırlarda topladığımız gelincikleri, papatyaları, nergisleri ve yaban gonca gülleri öğretmenimize vermek için Pazartesi sabahlarını iple çekerdik.
Şimdi siyasiler karanfilleri edeple, usulca, verilmesi gerektiği gibi değil de taş fırlatırcasına, çöp konteynırlarına çöp atar gibi seçmen kitlesine fırlatıyorlar.
“Edep Yahu!” demeyip ne demeli? Nasıl yorumlamalı? Bu karanfil fırlatma davranışına nasıl bir isim koymalı? İsim bulmakta zorlanıyorum.
Evlerde misafirlere “ne içersiniz?” cümlesiyle, soru edatıyla karşılar hale geldik. Seçenek sunmuyoruz, adeta emrivaki “Ne içersiniz?” meşhur ve genel bir deyim haline gelen bu iğrenç soru domino etkisi yaparak artık Anadolu’ya da maalesef bulaştı.
İşte Dünyanın geldiği nokta bu.
Arkadaşlıklar, dostluklar bitti, bitirildi kardeş seçme seçeneğimiz yok. Ancak arkadaşlarımızı, dostlarımızı seçer ve severdik hem de ölümüne.
Onlarla oyunlar oynamaya, gezmelere gitmelere inanın doymazdık.
Arkadaşlıklar eksen değiştirdi, çıkarlar ile maddeleşerek adeta aslını kaybedip silik, soluk anlaşılmaz birer fotokopi hale dönüştü yahut dönüştürüldü.
Demem o ki samimiyet bitti “İnformal İlişkiler” doğdu.
Lazım olduğunda al kullan ve kaldır. Koy rafa ileriki zamanlarda lazım olursa yine kullanırsınız hale dönüştürüldü.
Bu yüzden değil mi insanlar; milyarlardan meydana gelen topluluk olduğu halde ne acıdır ki herkes birer yalnız durumda.
Davranışlar realist bir ayna konumunda, bireyler aynada kendilerini görüp beğenmiyor.
Acı çekiyorlar, yalnızlaşıyorlar, her şeye rağmen rotalarını acılara giden yönden de ayırmıyorlar.
Bu tarz, beraberinde depresyonu tetikleyip davet ediyor, çoğu kez depresyonlar tedavilere cevap veremeyip derin buhranlara sebep oluyor.
İşte kitlelerin mutsuzluk haritası inançsızlık, davranış bozukluğu ve etmenleri yahut tıbbi bir terimle açıklamak gerekirse “Anti Sosyal Davranış bozukluğu” bireyden topluma kadar dejerenasyon göz göre göre geliyor.
Keşke dünyamız, gezegenimiz birey ve toplumlar bu buhranlı fırtınalara, kasırgalara tutulmasa diye düşünüyorum.
Kalın sağlık ve sevgiyle siz saygın Batmanlılar ve değerli Sonsöz okurlarımız.