Türkiye'de uzunca bir süre artık gündem ekonomik kriz.
Bakalım ne zaman çok büyük bir hadise meydana gelir de gündem yine değişir.
Malum Koronavirüs, deprem gibi mi değiştirdi.
Yine büyük bir felaket gündemi değiştirir.
Yoksa o güne kadar gündemimiz ekonomik kriz.
Kriz o kadar derin ki bundan etkilenmeyen hiç kimse yok neredeyse, zenginler hariç.
Zengin kesim ne olursa olsun hep kazanan tarafta yer alıyor.
Türkiye'de artık orta tabaka diye bir tabaka kalmadı.
Memur yoksulluk sınırında, emekli açlık sınırında, asgari ücretli açlık sınırında...
Yani anlayacağınız ülkenin dörtte üçü ya açlık ya da yoksulluk sınırında.
Bakın emekli maaş alımında dolar üzerinden hesaplandığında Türkiye 290 dolar ile dünyada 142. Sırada...
Bu çaresizliği, açlığı ve yoksulluğu anlatmıyor mu?
Enflasyonun ve fahiş fiyatların ateşi bir türlü düşmüyor.
İnsanların alım gücü dip yapmış durumda.
Bazı gıdalar var ki insanlar bu ülkede o gıdalara yabancı.
Et ve balık gibi hatta artık tavukta bu klasmanda...
Fındık, fıstık, ceviz, kaju yiyen yok artık.
Daha böyle onlarca kalem var.
İnsanlar sağlıklı besleniyor ve daha kötüsü çocuklar sağlıklı beslenemiyor.
Çocuğuna süt dahi alamayan on binlerce insan var.
Sıkıntı öyle kelimelerle anlatılacak gibi değil.
Sosyal yardımlar hiç bir işe yaramıyor.
Ekonomik krize eğer kısa bir zamanda çözüm bulunmazsa, ülke de suç oranlarında artış olacaktır.
Enflasyon eşittir bir ülkede yıkım demektir.
Ülkeleri iflasa götüren en önemli argümandır.
Zengin zengin,
devlet zengin
fakir daha da fakir.
Bu denklem bu ülkeyi bozar benden söylemesi.
Ne demişti bir zat;
Zenginler yoksullarınıza iyi bakın yoksa evlerinizde rahat oturamayacaksınız.
Bu da bugünlük için koca bir nokta olsun.