Hani derler ya alışkanlıklardan kolay kolay vazgeçilemiyor.
İstanbul Mecidiyeköy’de bile kuleleri olan emlakçı Trump, Kudüs’ü de bir emlak sanarak adeta İsrail’e sattı veya kendi öz emlakiymiş gibi el ikram etti.
Ne de olsa adam, emlakçı kökenli pazarlama tekniğinin üstadı.
En acısı da yaklaşık sayıları neredeyse iki milyara yaklaşan Müslümanların yani İslam Âleminin gerektiği gibi sert ve caydırıcı nitelikte tepki göstermemeleri oldu.
Bu, fazlasıyla acı, fazlasıyla korkakça bir suskunluk oldu.
Yine Dünyada 57 Müslüman Ülkesinin Liderleri ve en üst seviyedeki siyasileri, İstanbul’da Sayın Erdoğan’ın başkanlığında yapılan İslam Ülkeleri İşbirliği Toplantısına katıldı.
Filistin ve Kudüs konusunu görüşmek için acil kararla toplanıldı.
Kudüs’ün, İsrail’in Başkenti olarak ilan edilmesini kınayıp, protesto ettiler.
Bu, Amerika’ya ve İsrail’e bir takım yaptırımlar koyma konusunda korkakça yaklaşımları derin yara açtı.
Mahmut Abbas’ın “bize yüzyılın tokadını vurdular” sözü tam yerine oturdu ve her şeyi yeterince açıkladı.
Bu demektir ki adamlar yüzyıl boyunca her konuda çalışmışlar, ödevlerini başarıyla yapmışlar.
Bu zaman diliminde Müslüman ülkeler de yani İslam Âlemi de yüzyıl boyunca uyumuş…
Gelinen noktaya bakın.
Bu arada Benjamin Netanyahu da kendilerine bir şekilde ikram edilen Kudüs’ün İsrail’in başkenti olarak tanınması için apar topar soluğu AB ülkelerinden destek almaya gitti.
Brüksel’e gitti ancak Allahın takdiri tecelli oldu ve oradan da eli boş döndü.
Bu demektir ki Müslümanların yapmadıklarını Hıristiyan âlemi yaptı.
yani Müslümanlar değil de gayrimüslimler yaptı.
Osmanlı tokadını Hıristiyanlardan yediler.
Bunlara şahit olmak bunları yazmak ne kadar acı ne kadar vahim fazlasıyla üzülerek yazıyorum.
İnanıyorum ki bunları tarih yazacak.
En kutsallarından birine gözbebeğine Kudüs’e sahip çıkmayan yahut çıkmakta pasif ve korkak ve haince iş birliği yapan Suudi Arabistan Mısır ve katar nasıl hesap verecek ve bizler yüce dinimize karşı olan sorumluluğumuzu İslam dininin neresine koyacağız bu davranışı nasıl yorumlamalıyız.
İnanıyorum ki azıcık sesleri çıkan liderler de Allah için değil de kendi siyasi çıkarları doğrultusunda sadece kediler gibi mırıldandılar.
En fazla samimi olan ve sokaklara çıkıp mitingler yapan, aktif protestolar uygulayan bizim insanlarımız ve bizim siyasilerimiz oldu.
Yine kahraman bir millet olduğumuzu ve İslam’ın bayraktarı olduğumuzu kanıtladık.
Bu konuda Sayın Erdoğan’ı tebrik etmek alkışlamak gerek.
Zaten onun çabaları olmasaydı belki bu toplantı da olmayacaktı.
Yarım ağızla kınayan bu İslam Ülkeleri bakalım konu Birleşmiş Milletlere geldiğinde nasıl tavır takınacaklar ve o sürece kadar daha neler yapacaklar, neler yapmayacaklar birlikte izleyip göreceğiz.
Ama ben onlara güvenilmemesi gerektiğine inanıyorum.
Zaten en üst seviyede zirveye katılmamaları durumu yeterince açıklamış oldu.
Yazıklar olsun bu Müslüman görünümlü münafıklara…
Hainlerle emperyalist Siyonist güçlerle işbirliği yapanlara…
İnançlarını satanlara…
Bu dinsiz di-ni-dar- lara
Elbette ki hesap verecekleri bir din günü yani uhrevi âlem var.
Allaha hesap vereceklerine inanıyorum.
Yaptıkları bu hainliğin, yine yanlarına kalmayacağına inananlardanım.
Aslında gün bu gün, an bu an’dı.
İsrail bu davranışıyla, bu hamlesiyle kendisinin sonunun başlangıcına imza atmış oldu.
Nitekim İsrail’de sokağa dökülen ve Netenyahu ile karısını protesto ederek istifasını isteyen binlerce Musevi, olayın farkında.
Trump da bedel ödeyecek.
Zaten kadrosu sallanıyor, başı hukukla dertte.
Kendi kâr-zarar bilânçolarının peşinde, İsrail’i sevdiği ve düşündüğü yok.
Hem gündem değiştirmek hem de Amerika’daki güçlü İsrail lobilerine adeta sığınırcasına kendini korumaya çalışıyor.
Zira Kudüs’ü Müslümanlar savunup korumasalar da Allah koruyacak ve Allahın hesapları çok daha incedir.
Onun dediği olur.
Neler olacağını göreceğiz.
Bekleyip görelim.
Ama sadece beklemekle de değil her Müslüman bireyden tutun da kitlelere kadar, milletlere kadar kendimize düşen İslami görevlerimizi, tepkimizi koyma mecburiyetimiz var.
Dinimizin emirleri gereği…
Herkesin de bu konuda seçeneği var.
Olayı kabullenip pasif kalmak yahut şiddetle kınamak ve karşı durmak gibi bu seçeneklerimizin de bir karşılığı, bir bedeli var, mutlaka var…