Liderlerinin emrini gözünü kırpmadan yerine getirerek, koca bir devlete kafa tutan, üstüne, altına, silah arkadaşına gözünü kırpmadan silah sıkan, yapacağı eylemin sonunu asla düşünmeyip, liderinin düşüncesini hafiyen onaylayan kişi midir delikanlı!?
Birileri öyle düşünebilir!
Lakin bu hainler, vatana, millete, bayrağa, silah arkadaşlarına, giydikleri üniformaya ihanet ettikten sonra Yunan askerinin önüne yattılar!
Ulan içinizde zerre kadar şeref olsa, gidip Yunan askerinin önüne yatar mısınız?
Hain olabilir, asker olacak haysiyetiniz olmayabilir, hocanız gözünüzü kör etmiş olabilir, harp okulunda temizlikçi olamayacak kapasitedeyken, hocanızın soru çalması, önünüzdekileri kirleterek ya da infaz ederek ekarte etmesi sonucu paşalığa kadar çıkmış olabilirsiniz.
Bu da size katıksız itaat sorumluluğu yükleyebilir. Taşıdığınız o bayrak, ekmeğini yediğiniz o ocak, size hiç mi bir şey öğretmedi?
İsrail, İngiliz ve ABD’lilerin yapmak istediğini yaptınız!
Meclisi bombaladınız, Mit’i taradınız, Özel Harekâtı imhaya kalktınız, Türksat’ı tahrip ettiniz, sivil halkı katlettiniz!
Komutanları, kadınları, çocukları, polislerimizi, şehit ettiniz!
Sizce kalbinde zerre kadar vatan sevgisi, şeref, namus, din, iman olan birisi bunu yapabilir mi?
ABD, tüm gücü, parası, istihbaratı ve medyasıyla arkanızda olabilir, buna diğer şer odakları da destek verebilir. Kendinizi delikanlı da sayabilirsiniz.
Ama Hak ve Halk hangi taraftaysa o kazanır!
Delikanlı da odur, kazanan da şerefli olan da!
Siz kaybettiniz!
Yıllarca büyüklerimizin bize ettiği telkinleri de teyit ettiniz!
Bize “bunlar hain, zalim, din düşmanı, kafirlerin yardakçısı…” dediklerinde “o kadar da değil, bunlar namaz kılan, oruç tutan adamlar, nasıl bu kadar ağır itham edersiniz?” derdik.
Az demişler, bunlar Ebu Cehil’in, İbni Selül ile kırmasından çıkmış ifrazatlardır.
Bu vesile ile bunu daha iyi anladık.
Bunlar Kur’ana zarar vermek için Kur’anı kullandılar!
Böyle bir komployu Reis kendi başına, kendi gücü, kabiliyeti ve iradesiyle bertaraf edemezdi, tıpkı öncekiler gibi.
Bu komplo ve girişimlerde Hak, her zaman şifreleri değiştiriyor. Bu da darbecilerin devrelerini yakıyor.
O çok güvendikleri şifre kırıcıları bir işe yaramıyor, halk da onlara son silleyi çakıyor!
Bugün meydanlar da görüyoruz. Hak ülkeyi kurtardı, halk onu kollamak için canını ortaya koydu.
Sivil halk, tankın üstüne yürüyor, kurşuna kafa atıyor, göğsünü siper ediyor, tekbir çekip düşmanın ciğerlerini söküyor…
Suya karşı göğsünü açan gezicileri kahraman diye dünyaya pazarlayanlar, bu tablo karşısında şaşıp kalıyor. Devreler yanıyor…
Senaryoda bu yoktu, diyor!
Yardakçıları, destekçileri olayı sulandırmaya çalışıyor ama yok!
Sokağa çıkanlar az değil, şaka değil, korkak değil, kaypak hiç değil.
Bunlar ölüm pahasına alanlardalar ve kime karşı savaştıklarını çok iyi biliyorlar.
Bizde olayı ilk duyduğumuzda çıktık, abdest alıp çıktık, ölümüne çıktık, kendimizi delikanlı sanıp çıktık, bir baktık ki asıl delikanlılar çoktan çıkmış.
Bu memleketi size yedirmeyiz diye haykırıyorlar!
Helal olsun, yedirmediler, delikanlı gibi direndiler, halk olarak direndiler, Hakk’a dayandılar, Hak yardım etti, haklarını aldılar…
Daha öncede yazmıştım, “zalime merhamet mazluma zulümdür” diye.
Hz. Ali de “her şeyi affedin ama vatana ihanet edeni asla affetmeyin” diyor!
Bugün darbenin asıl muhatapları, bu iki düsturu gevşettikleri için bu kadar sert sarsıldılar.
Sultan Abdul Hanidhan demişti: “hak isteyenin hakkını verin, baş kaldıranın başını kesin”!
Bu başlar ilk defa kalkmıyor, sayın büyüklerimiz.
Zaaflarınıza dikkat edin!
Hak ve halk arkanızdayken hiç kimse hiçbir şey yapamaz!
Ama sakın Hakk’ı ve halkı küstürmeyin, o zaman hiç kimse size yardım edemez…