“Dünya’da açlık çeken tek bir çocuk olduğu müddetçe, her türlü servet çalıntıdır.”
Japon Yazar Fuminori Nakamura’nın bizi gırtlağımızdan yakalayan ve silkeleyip de kurtulma şansı bırakmayan deyişi. Haksız mı?
Körelmiş algılarımız, arada bir teklese de artık kendini hissettirmeyen kalplerimizle ya da kalpsizliğimizle bir ailenin altı aylık belki de bir yıllık maaşıyla alınabilen cep telefonlarını doğrultup, üst baş yırtık salya sümük fotoğraflarını çekerken o çocukların aklımıza gelmez.
Ve muhtemelen çektiğimiz o fotoğrafın altına “Dünya’da açlık çeken tek bir çocuk olduğu müddetçe, her türlü servet çalıntıdır.” sözünü tırnaksız ekleyip paylaşır bir hırsızlıktan ötekine fink atmaktan utanmayız da.
Her önümüze çıkan ya da çıkarılana lanet okuyup, bundan ötesi ne olur diye düşünürken, her gün daha ötesine sıçrayan rezilliğiyle dünya dediğimiz şeyin bizden ayrı bir şey olduğunu düşünüp sözüm ona bu çürümüşlükten kendimizi korumaya çalışırız da dünyanın, kirlenen ve kirletenin, kendimiz olduğunu görmek istemeyiz.
Kral Midas bir gün ormanda gezinirken Dionysos’un bilge satirlerinden Silenos’la karşılaşır.
Dünyanın, evrenin ve hayatın bilgisine sahip olduğunu düşündüğü Silenos’tan değerli bir bilgi, hayata ilişkin bir sır alma peşinde olan Midas, ona insan için en iyi şeyin ne olduğunu sorar.
Silenos bir kahkaha patlatır ve Midas’a bakıp şöyle der:
“İnsan için en iyisi hiç doğmamış olmak.”
Midas afallayıp kalır ve:
“Doğduk madem ikinci en iyi şey nedir?”
Diye sorar. Silenos öncekinden daha güçlü bir kahkaha atar ve derki:
“İkinci en iyi şey ise hemen ölmek!”
Yıllar önce, üniversite öğrenciliği yıllarımda, belki de derslerden aklımda kalan ve hatta aklıma çakılan, İktisatta Merkantilist düşüncenin Nakamuro’nun sözü mealinde bir yaklaşımıyla yüzleşmiştim.
Dünya serveti altın ve benzeri, üretilemeyen kıymetli madenlere bu servet artırılamaz. Bu durumda her zenginlik bir diğer yoksulluktan beslenir.
Yani yeryüzünde birileri yoksullaşıyorsa diğerlerinin zenginleşmesi içindir. Birilerinin zenginleşmesi için diğerlerinin yoksullaşması gerekiyor.
Haliyle zenginleşirken, yoksulların ve yoksulluğun üzerinden ahkâm kesmeyi bırakmalı artık. Az da biz yoksullaşmalıyız belki.
Tüm rezilliği ve salya sümük çocukları, ölen ve öldürülenleri ile dünya dediğimiz şey bizden başkası değil.
Lanet okuyup dururken aman dikkat dönüp de o lanet size değmesin.
Cem Karaca’nın bir zamanların meşhur şarkısında dediği gibi “Ben feleğin tekerine çomak sokarım” derken bir daha düşünün.