Filistin topraklarında bu kaçıncı vahşet, kaçıncı katliam ve zülüm?
Filistin topraklarına saldırıların yapıldığı ilk günlerde sosyal medya hesabımdan “şahitlik ederim 40 yıldır Filistin halkının yaşadığı zülüm ve şiddete karşı Müslümanım diye geçinen bazı kesimler ah vah Filistin, kahrolsun İsrail demekten öteye gitmediler” paylaşımını yapmıştım.
Tespitlerimde yine yanılmadım.
İsrail’in Filistin’de katliamlarına bir yenisini eklediği sırada Müslüman olan olmayan din istismarcıları, yine fırsatı kaçırmadı.
Lehte ve alehte olmak üzere tüm dünya ve ABD başta olmak üzere tüm Emperyalist devletler iç ve diş politikaya bu saldırıları malzeme yaptı.
Filistin’e yapılan haksızlığa karşı çıkanların tepkisi ise “ah, vah ve kahrolsun İsrail” demekten öteye gitmedi.
Yani, mazlum Filistin halkının bu zalimlerden kurtuluşu için somut bir adım atılmadı yine.
Gerçekçi ve kalıcı olmayan bir ateşkes sağlandı sadece.
İşgal ve baskılar ise devam ediyor.
Meseleye samimiyetsiz yaklaşımlar nedeni ile bu saldırılar hiçbir zaman da durmayacaktır.
Bu kahredici süreçte gürültü patırtı yapanlardan sonra birkaç laf etmek için sıra ancak bize gelebildi.
Sosyal medya paylaşımımda belirttiğim gibi, 40 yıldır İsrail’in Filistin halkına karşı uyguladığı zulmünün bir tanığıyım.
80’lı yıllarda henüz 15 yaşında bile değildim, o dönem Filistin halkının yaşadığı zulme son verilmesi için birileri bizleri cepheye götürse seve seve gidecek kadar da kalbimiz Filistin için atıyordu.
Çevremizden birileri, mazlum Filistin halkına yardım için cepheye gidiyordu o yıllarda.
Filistin halkının tıpkı Kürtler gibi haksızlığa ve zulme uğradığını en iyi bizler hissedip bilirdik çünkü.
Filistin lideri merhum Yasser Arafat ve liderliğindeki ulusal kurtuluş hareketi ve halkının Saddam Hüseyin’in Halepçe katliamından sonraki yaklaşımları tepkisizlikleri ve adeta Saddam’ı destekleyen tutumları, bir hayal kırıklığına ve bir kırılmaya neden oldu Kürtlerde.
Kürtler, haksızlığa uğradıklarında en çok Filistinlilerin kendilerini anlamasını ve bu zor süreçte kendilerine destek verip sahip çıkmasını bekliyordu.
Filistin ve diğer Arap ülkeleri mazlum Kürtler için o duyarlılığı ne zalim Saddam'ın kimyasalı saldırısında ne de IŞİD’ın güya din adına yaptığı kıyımda göstermedi.
Sadece Filistinliler değil, bu güne kadar Müslüman ülke ve topluluklar da Kürtlerin hak ve hukuklarına sahip çıkmadı, yaşadıkları acılara ortak olmadılar yeteri kadar.
Filistin halkının yaşadığı coğrafyanın dini değerler açısından Müslümanlar için stratejik ve hassas bir mesele olması elbette bu davayı çok önemli kılıyor olabilir.
Ancak her kim olursa olsun her halkın yaşam hakkı, onuru, namusu, dili, inancı, kültürü, toprakları da kutsalıdır.
Her şeyden önce unutulmamalı ki Kürtler, Mescid-i Aksa başta olmak üzere o kutsal toprakları tehlikelerden ve en son büyük işgallerden kurtaran Selahattin’i Eyyubi (Kürd’i’)nin torunlarıdır.
Elbette her Müslüman gibi kutsal topraklar Kürtler için de önemli ve büyük bir değerdir.
İsrail’in tek derdinin, sadece toprak işgal değil, tüm Müslümanların inançlarına değerlerine, Mescid-i Aksa gibi kutsal mekanlara zarar vermek olduğunu da biliyoruz.
Dolayısı ile İsrail sadece Filistin’e değil, Türklere, Kürtlere ve tüm Müslüman ülkelere, halklara savaş açmıştır.
Bu yüzden geçmişte Arafat ve Filistinlerin Kürtlere karşı yapılan zulme sessiz kalmaları, elbette İsrail barbarlığının yaptıklarını görmezden gelmenin bahanesi olamaz.
İsrail rejimi insanlık ailesine zarar veren, dünya barışını tehlikeye atan işgalci ve katliamcı bir baş belasıdır.
Bu nedenle sadece Araplar ve Müslümanlar değil, “insanım” diyen herkes meseleye bu şekilde yaklaşmalıdır.
Yaşadığımız coğrafyada bu durumu en iyi bilen ve anlayan, İsrail’e karşı her fırsatta tepki gösteren Kürtler olmasına rağmen ne Filistinliler ne de diğer İslam ülkeleri Kürtlerin yaşadığı haksızlıkları görmüyor.
Yazar Dr. Fehmi Şinnavi’nin dediği gibi, “İslam coğrafyasında İslam Ümmetinin yetimidir Kürtler”
Yazar Şinnavi sayıları iki milyarı bulan Müslüman topluluğun Kürt sorunu karşısında duyarsız ve suskun kalmasının, Müslüman ümmetin bu meseleye gerçekçi yaklaşmadığından kaynaklandığı tespitinde bulunmuştur.
Hadi diyelim ki, petrol zengini ve krallarla yönetilen Müslüman Arap ülkelerinin gözleri zevk ve saltanat onları kör olmuş, Filistin devleti ve halkı neden Kürtlerin yaşadıklarının farkında değil ve zor zamanlarda yanlarında yer almıyor?
Mazlumun halinden en çok mazlumların anlaması gerekmez mi?
Kürtler her ne olursa olsun bu güne kadar hep mazlumdan yana oldular.
Tıpkı 40 yıl önce olduğu gibi halen kalbimiz Filistin için atıyor, Filistin’in haklı davasını da anlıyoruz, ancak Filistinlilerin de Kürtleri iyi anlaması ve yaşadıkları acıları görmesi gerekir.