Sayın Davutoğlu, beraber yürüdüğünüz yolları biliyorsunuz ki o yollar duble yollardır.
O yollar gidişli dönüşlü yollardır. Zaman zaman yağmurlu, karlı yollardır. Bol keskin virajlıdır. Beraber gidilen bu yollarda “Laf Üstüne Laf” konusunda testiler dolmuş.
O zat - ı muhterem bu övgü edebiyatında doyuma ulaşmış “Taş Üstüne Taş” icraatlarını inanın ki arar hale gelmiş, haksız da değil. Zira bu ülkenin ihtiyacı sadece bir kaç çılgın projelerle giderilmiyor.
Üstelik gittiğiniz yollar yağmurluysa arabanızın silecekleri iyi çalışmalı ve önünüzü çok… çok… çok iyi görmeniz gerekiyor aksi halde eğer önünüzü çok iyi göremezseniz size kibarca “Goodbye” derler. Nitekim denildi de. Ben ise yeni gelene şimdilik “Wellcome” diyemiyorum onu icraatları ve zaman gösterecek.
Artık siz de eminim ki o Davudi ses tonunuzla övdüklerinizin zamanı geldiğinde “Yıldırım” hızıyla ve politikasıyla sizi ana yoldan kaydırıp yan yola koyduklarını İnşallah artık anlamışsınızdır.
Ha… Size goodbye Davutoğlu diyorken You are well come Yıldırım derler mi? İnanın çok eminim değilim. Buna Milli İrade karar verecek.
Çünkü aranılan muhterem çok düşük profilli bir Başbakan’dı tarihi bir hata mı desek? İlahi bir emir mi desek? Profili hayli yüksek; Ne zaman, nerede, ne yapacağını, kendisinin bile bilmediği hayli yüksek profilli bir Başbakan yola, o beraber yürüdüğünüz yollara otobüsün kaptanı olarak koyduruldu. Oysa o profil karayollarına ait olmayıp deniz limanlarının kaptanıydı. Deniz ile kara aynı platform aynı şey değil.
Bu yol zor, bu yollar sarp ve çetin ey! Davutoğlu üstelik yağmurlu ve virajlı şemsiye tutmayı bilemedin.
Hep düz bodoslama gittin virajları o virajlar ki özellikle yapılmış hesap, kitap, kumpas virajları hızını ayarlayamadın.
Kürsülerde seçim arenalarında gizli, sivil gladyatörleri göremeden hep bağırıp durdun sesini duyuramadın hatta hatta gittiğin yolun başını sonunu bile görmeden yürütülüp durdun.
Sana stop! dediler anlamadın, durmadın sevgili kardeşim. Eski Başbakanım.
Ver Başkanlığı, al Başbakanlığı dediler kaptın Başbakanlığı veremedin Başkanlığı arkadaş “Ey Refik” ey yol arkadaşı bıraktılar mı emaneten aldığın Başbakanlığı sana?
Bu değişim benim isteğimle olmadı diyorsun dikkat et ateşle oynama bir vekilliğin kaldı onu da alırlarsa elinden yazık olur sana. Sınırı geçme. Getirildin - götürüldün anlayamadıysan Arapça anlatayım sana.
Ey Refik, Ey çukurlu, virajlı sarp yolların yol arkadaşı, yolunu bulamadın. Yolun sonunu ve uzunluğunu kestiremedin. Oysa “istikşafi” biriydin kırk beş günde CHP’ye istikşafi keşifler yapmıştın koalisyon çalışmalarında.
Ey akademisyen hoca, bu yolda hacılar var hocalar var ama bir adet “Reis” var sen kiminle yola çıktığının farkında mısın?
Yok! Hoca yok! Sen bu yolları ve bu yoldaşları bilemez anlayamazsın, onun için goodby Sayın Davutoğlu. Sana belirlenen yolları bırak, gitme o yollardan.
Bak Bülent abin, Abdullah abin, Hüseyin abin nasıl mola verdiler.
O beraber yürüdüğünüz yağmurlu yollardan ayrıldılar sen bunları görüp hiç mi ders almadın ey ders veren akademisyen hoca?
Ders vermeden evvel ders al ey Mevlana torunu. Şimdi zaman semavi giysileri giyip iyi bir semazen olup ilahi ney eşliğinde sema yapıp iç yolculuğuna, İlahi yolculuğa çıkma zamanıdır. Anla ki bu AK Parti fani Abdullah Gül, Bülent Arınç, Hüseyin Çelik, Abdullatif Şener, Nimet Çubukçu söyle sen söyle onlar hani? Anla bunu sen de ey fani…
Kalın sağlık ve sevgiyle siz saygın Batmanlılar ve değerli Sonsöz okurlarımız...