Sevgili Sonsöz Gazetesi okurları;
Türkiye ve Batman gündemi o kadar yoğun ki, neyi yazacağımızı neyi değerlendireceğimizi bilemedim.
Türkiye gündeminde malumunuz ekonomi, dış ilişkilerdeki girdaplar, asgari ücret, iktidar ve muhalefetin söz düelloları gibi konular var. Bu konuları yeniden gündeme getirip, değerli vaktinizi almak istemiyorum.
Tabi batman gündeme de önemli; Kitap fuarında, 5 mahallede bitmeyen Belediyenin çalışmaları, Belediyenin düzenlediği konserler, Cumhurbaşkanımızın 6 Kasım’da Hasankeyf’e gelişi, Petrolspor gibi nice konular var.
Bütün bu konuların dışında Kitap fuarı için az buz eksiklikleri olmasına rağmen iyi yapılan şeyler eleştiriye açıktır. Geçmiş yıllara göre çok çok iyi tertiplenen kitap fuarının gelecek sezon daha güzel olmasını temenni ediyorum. Konserlere gelince bence 30 ve 31 Ekimde düzenlenen konserler güzeldi. Buna benzer etkinliklerin Belediyenin düzenlemesini hatta festival düzenlemesini öneririm.
Bazı konularda görüşlerimi belirttikten sonra gündem dışı konuları sizlere aktarayım.
İnternette okuduğum ve ders alınacak niteliğindeki iki hikayeyi sizlerle paylaşayım;
***
SEYİS VE PROF
Bir profesör konferans vermek üzere salona girmiş. Ama bakmış ki salon, ön sırada oturan seyis dışında boşmuş. Konuşup konuşmama konusunda tereddüde düşen profesör sonunda seyise sormuş:
-Buradaki tek kişi sensin. Sana göre konuşmalı mıyım, yoksa konuşmamalı mıyım?
Seyis cevap vermiş:
-Hocam ben basit bir insanım, bu konulardan anlamam. Fakat ahıra gelseydim ve bütün atların kaçıp bir tanesinin kaldığını görseydim, yine de onu beslerdim.
Bu sözlere hak veren profesör konferansa başlamış. İki Saatin üzerinde konuşmuş durmuş, konferanstan sonra da kendini mutlu hissetmiş, dinleyicisinin de konferansın çok iyi olduğunu onaylamasını isteyerek sormuş:
-Konuşmamı nasıl buldun?
Seyis cevap vermiş:
-Hocam, sana daha önce basit bir adam olduğumu ve bu konulardan pek anlamadığımı söylemiştim. Gene de eğer ahıra gelir, biri dışında tüm atların kaçtığını görseydim, onu beslerdim; ama elimdeki tüm yemi ona verip de hayvanı çatlatmazdım.
Kıssadan hisse:
"Ne kadar bilirsen bil, söylediklerin karşındakinin anladığı kadardır."
***
SON VAGON
Annesi ve babası, her yıl oğullarını, yazın büyükannesinin yanına gönderirken trende ona eşlik edip bir sonraki gün aynı trenle eve dönerlerdi. Biraz büyüdüğünde çocuk anne ve babasına dedi ki:
-Artık büyüdüm, bu yıl büyükannemin yanına tek başıma gitmeyi denesem, ne dersiniz?
Kısa bir tartışmadan sonra anne ve babası bu konuda fikir birliğine vardılar. İstasyon platformunda ona el sallayıp uğurlarken ve vagonun penceresinden son tembihlerini yaparken çocuk aynı şeyleri tekrarlamaya devam etti.
-Evet , biliyorum, biliyorum, yüzlerce kez söylediniz...!
Tren kalkmak üzereydi ki babası:
-Oğlum olur ya; kendini rahatsız ve yalnız hissedersen ya da korkarsan bu senin için.! dedi ve oğlunun cebine bir şey koydu.
Ve çocuk artık tek başınaydı, etrafında yabancı insanlar birbirleriyle itişip kakışıyor, gülüyor, kompartımana girip çıkıyorlardı.
Kondüktör çocuğun biletine bakarken, yalnız yolculuk yaptığına dair bir yorum yaptı, birisi ona acır gibi baktı. Onu işaret edip fısıldayanlar oldu. Çocuk birden, kendini çok huzursuz hissetti ve rahatsızlığı her bakışla daha da arttı.
Başını önüne eğdi, koltuğun köşesinde adeta büzüştü ve gözyaşları yanaklarından süzülmeye başladı. İşte o anda babasının cebine bir şey koyduğunu hatırladı. Titreyen elleriyle, el yordamıyla o küçük kâğıt parçasını buldu ve açtı. Kağıtta şunlar yazılıydı:
-Oğlum, biz son vagondayız.
Çocukların uçmasına izin vermeliyiz, onlara güvendiğimizi göstermeliyiz ama, onlar hayatı göğüsleyene kadar da son vagonda olmalıyız.