?>

GÜNDEM EKONOMİ

Ekrem Işık

3 yıl önce

Yediden yetmişe herkes ekonomiyi konuşuyor. Ekonomiden anlasa da anlamasa da ekonomi ile alakalı bir şeyler söyleme gereği duyuyor, insanlar.
Televizyondaki tartışma programlarında ekonomi ile ilgili konuşmalar yapılıyor. Ancak tartışma programlarında yer alanlar genellikle ekonomistler olmuyor.

Bunun yerine daha çok; Yazarlar, Hukukçular ve Politikacılar oluyor. Bunlar da durumu nesnel değerlendirmiyor.

Özellikle son üç-dört ay içerisinde insanlar ekonomik endekslere pür dikkat eder hale geldiler. Anlık takip halinde olan insanlar ister istemez gerildiler.
Döviz ve Altının bugüne kadar görülmemiş şekilde yükselmesi ve ardından dalgalanması insanlara ne oluyoruz sorusunu sordurtuyor.
Asgari Ücretli, Sabit gelirli, Dar gelirli için fakirleşme anlamına gelen hayat pahallılığı elbette bu kesimi kara kara düşündürtüyor.
Asgari Ücretin yüzde elli artışı ve 4253 TL olması elbette sevindirici bir durum oldu. Ancak akabinde dövizin artması ve Türk Lirasının değer kaybı yaşaması bu sevincin kısa sürmesine neden oldu.
Sabit gelirli kapsamında yer alan; İşçi, Memur ve Emekli şimdi bir beklenti içine girdi. Bize de asgari ücretliye yapılan artış oranında bir ücret artışı yapılacak mı? Sorusunu sormaya başladılar.

Zira bu kesimin alım gücü düştü. Alım gücü düşünce, daha önce alabileceği bir çok şeyi alamama durumunda kalacak.

Acaba nereden kısabilirim? Düşüncesi içine giren dar gelirli ve sabit gelirli sonuçta denk bütçe oluşturmak zorundadır.
Temel ihtiyaçlarını dahi karşılayamama durumunda kalacak dar gelirli ve sabit gelirli için uygun bir maaş zammı artışı yapılması gerekir.

Kanaatimce, Memur ve İşçi için altı aylık zam  en az yüzde otuz, emekli için en az yüzde elli olmalıdır.

Zira bu artış yapılmazsa alım gücünün azalmasından dolayı tüketim de azalacaktır. Dolayısıyla piyasa daralacak ve esnafın kazancı da düşecektir.
Daralan Piyasa ve azalan tüketim dolayısıyla Üretim de azalacaktır. Bunun sonucu olarak istihdam da azalacaktır.
İstihdamın azalması ile piyasa daha da daralacaktır. Bu kısır döngüden kurtulmak için piyasaya para girişi olması lazımdır.
Yap-Sat modeli ile ev yapıp satan müteahhitler de inşaat malzemelerin fahiş artışı nedeniyle zor durumdadırlar.

Zira peşin olarak sattıkları dairelerin maliyetleri artmış durumdadır. Bu artışı karşılayacak bütçeleri olmayanları zor günler beklemektedir.

Bütçeleri olanlar bu farkı karşılayacak, ancak zarar edeceklerdir. Bütçeleri olmayanlar ise iflas ile yüz yüze kalacaklardır.
Yapım ve Mal ihalelerine girenler ise malzeme alımlarını yapmamışlarsa zarar edecekler ve belki de iflas edecekler.
Yeni yapılacak ihalelere girecek olanlar da ihaleye girme konusunda tereddüt etmektedirler. Zira hangi fiyatı teklif edeceklerini bilmedikleri için ihalelere girmek istememektedirler.
Piyasanın durumunu fırsat bilenler fahiş fiyat dayatması yapmakta, stokçuluk yaparak fiyatların daha da artmasına neden olmaktadırlar.
Döviz artışının çok üzerinde etiketlerle fiyatların fahiş artışına neden olanlar tüketiciyi mağdur etmektedirler.
İhracatın artışı, ithalatın azalması cari açığın kapanmasına neden olabilir. Kredi faizlerinin düşüşü de olumlu olarak görülebilir.
Ancak iç piyasanın dalgalanmasını engellemek ve piyasayı istikrara kavuşturmak gerekir. Özellikle sabit gelirli ve dar gelirliyi bu piyasaya ezdirmemek gerekir.

Sonuç olarak üreten ile tüketenler arasında dengeli bir yol izlemek gerekir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI