Batmanın tanınmış eğitimcilerinden Bülent Kaya ile söyleşimi siz değerli okurlarımızın beğenisine sunuyorum.
-Hocam, kendinizi kısaca tanıtır mısınız?
“33 yıllık eğitimciyim. Eğitim hayatımın 12 yılını devlet okullarında, 21 yılını çeşitli özel okullarda icra ettim. Şu anda bir özel okulda 2. sınıf öğretmeni olarak eğitim serüvenimi devam ettirmekteyim”
-Hocam eğitim-öğretimde öğretmenin rolünü irdeler misiniz?
Meslek grubu zincirinin zirvesinde yer alan sınıf öğretmenliği kanımca en önemli meslektir. Çünkü sınıf öğretmenleri toplumun tüm bireylerini çekirdekten yetiştirir: avukatları, mühendisleri, doktorları… Bu yüzden en etkin beyin cerrahları, beyin dönüştürücü olan öğretmenlerdir. Madem öğretmenler bu kadar değerli o halde zeki öğrencileri bu mesleğe çekmeliyiz. Bir çocuğun yaşamında iki temel faktör vardır. İlgili ve bilinçli bir anne ile ufuk açıcı öğretmen, çocuğun yaşamındaki en büyük şanstır. Bu yüzden eğitimcilerin ekonomik refahları en üst düzeye çıkarılmalı, hak ettikleri raddeye getirilmeli. Nitekim öğretmenlik, bir sanat işidir, sanatçı geçim sıkıntısı çekerse ondan yaratıcılık beklenemez”
-Çocuğun eğitiminde anne ne kadar etkilidir?
“Yaşamdaki en büyük kahramanımız annemizdir. Onun ses tonunu, yüzünü, ömür boyu unutamayız. Bireyin en iyi bildiği ilişki annesi ile olan ilişkisidir. İnsanın gölgesi çocukluğudur. Bu gölge onu yaşamı boyunca takip eder. Annemizin ve öğretmenimizin sözleri bilinçaltına yerleşerek izlerini bir ömür sürdürür. Çocuğun beynini geliştiren annenin ilgi ve sevgisidir. Biyolojik programı açısından annesine bağlı olan çocuk, anne tarafından akıllı olduğuna ikna edilmeli; çocuğun fiziksel, zihinsel ve entelektüel yönleri birlikte büyütülüp geliştirilmelidir. Ebeveynin, çevrenin ve okulun fazla yardımı çocuklara zarar verir. Bu durum çocukların irade, beceri ve karakter gücünden yoksun kalmasına sebep olur.
Mutlu annenin mutlu çocukları olur. Anne evde neşeli olmalıdır. Böylece anne sorumluluk sahibi, kültür seviyesi yüksek, bilinçli nesiller yetiştirebilir. Aksi halde travmasını nesilden nesile aktararak çocukları birer endişe paketine dönüşürtürür. Eksik kalmış duygulara sahip olan çocuklar intikamını toplumdan alır. Bu yüzden toplumun geleceğini başlatan ilk adım anne tarafından atılmış olur.İddialı bir tümce sööyleyeyim "Anne çocuğuna inanmazsa,çocuk dahil kimse inanmaz." Unutulmamalı ki annenin yaşamında iki tane içgüdü vardır. İlki kendini koruma İkincisi ise çocuğunu korumadır. (bu reflekstir) Başarılı insanların arkasında güçlü anneler vardı: Arnold Schwarzenegger Elon Musk, Einstein, Bill Gates, Edison Newton...”
-Hocam ilkokulda eğitim-öğretim nasıl olmalı?
“Bence öğrenme olgusu uygulama içerisinde verilmeli. Konfüçyüs, biri bize öğrenmenin tek bir köşesini verebilir, geri kalan kısımlarını biz tamamlamalıyız, der. Öğrenme öğrenciye yapılan değil, öğrenci tarafından yapılan bir etkinliktir. Öğrenmede kurallar yerini zıtlıklara bırakmalı, öğrenci hata yapabilmeli. Öğrenmenin en önemli unsurlarından biri motivasyondur. Duygu hafızanın çimentosudur. Duygularla görür, duygularla öğreniriz. Bu şekilde öğrenilen bilgiler beynin kalıcı hafızasına kaydedilir. Peki, kalıcı hafıza kapasitesinin sınırsız olduğunu biliyor muydunuz? Psikoloji, nöroloji ve teknolojideki gelişmeler eğitim sistemini değiştirdi. Günümüz dünyasında hibrit eğitim, metaverse, ters yüz edilmiş öğrenme gibi alternatifler kullanılmalı. Eğitim literatürüne dönecek olursak:
Eğitim 1.0 Avcı toplayıcı topluluklarda yaparak yaşayarak öğrenme
Eğitim 2.0 1400'lerde Usta Çırak ilişkisi ile eğitim
Eğitim 3.0 18. Yüzyılda Prusya'da okullarda eğitim modeli vardı.
Eğitim 4.0 ise 21. yüzyıl yetkinlikleri “liderlik, eleştirel düşünme, iş birliği, iletişim, uyum, verimlilik, hesap verilebilme, inovasyon, küresel vatandaşlık, girişimcilik, bilgiye erişim, analiz ve sentez” ile evrensel çocuklar yetiştiren model tercih edilmeli”
-Çocuklarımıza 21. yy. yetkinliklerini nasıl kazandırırız?
Aristo, tüm insanlar doğaları gereği bilmek isterler derken, Sokrates ise 3.000 yıl önce kendine en zor soruları sor demiş . Bence merak, bilme ve anlama isteğidir. Ancak merak tek başına yeterli değildir, merakın eyleme dönüşmesi gerekmektedir. Çocuklarımızın beyni merakla açılır ve başarmanın, öğrenmenin, keşfetmenin en sevimli halleri merakla oluşur. Annenin merakı ile çocuğun merakı arasında pozitif bir ilişki vardır. Merakın olmazsa olmazı hayal kurmaktır. Hayal etmediğiniz hiçbir şeyi başaramazsınız. Çocuklarımıza sonsuzluğu ve hayali unutturmayalım! Çocuklarımız bir okyanus gibi uçsuz bucaksızken onlardan havuzun sınırlarında kalmalarını istiyoruz. Yanlış! Ebeveyn evde soru kültürü oluşturmalı, bu sayede merak canlı tutulabilir. Soruları anne tarafından geçiştirilen çocuklar kendilerini reddedilmiş hisseder. Onun için anneler çocuğunun sorularını mantıklı bir şekilde cevaplamalıdır. Doğru soruları, doğru sırayla sormalıyız. Merak Batman Çayı’ndan akan su değildir; merak, akan suyun üzerine su değirmeni inşa ederek buğdayı öğütüp un elde etmektir. Bu aşamalar da sadece eğitim ve köklü bir kültürle gerçekleşebilir. Bu konudaki argümanım farklı cevaplar verebilen, soruları yeniden kurgulayabilen, değiştirebilen çocuklar yetiştirmektir.
Çocuklarımızın beynini bilgelikle doldurmalıyız. Ayrıca mizah bireye etkili eleştirel bakış açısı kazandırır. Buradaki kırmızıçizgimiz çocuğun keşif duygusunu uyandırmaktır. Zihin basit olanı sevmediği gibi zorlandıkça gelişir, mutlu olur; beyin dopamin salgılar. Çocuk eğitiminde hiç acele etmemeliyiz. Modelimiz burada doğadır. Doğanın işaretlerine bakarsak hiç acelesinin olmadığını görürüz. Yetmek, yetişmek sabır ister; bilim, bilgelik ister. Armut dalından rüzgârın etkisiyle düşmeli, sopayla değil. Ebeveyn ve öğretmenin yaptığı tohumdan ağaç elde etme sürecidir. Bedeli göze almazsan öğrenemezsin, bedelin karşılığı ödüldür”
-Yetenekli ve becerikli çocuklar nasıl yetiştirilir?
“Da Vinci, bilim sanat üzerine kurulur der. Burada sanatsız eğitim, eksik eğitimdir diye eklemek isterim. Hepimiz kültürümüz ve coğrafyamız tarafından şekillenir bunların ürünü oluruz. Yetenekli ve becerikli çocuklar yetiştirebilmek için disiplinler arası eğitim modeli önemsenmelidir. Çocuk tek yönü ile değil bütün renkleri ile ele alınmalıdır. Tiyatro çocuğun duygu laboratuarı olarak hareketlerini şekillendirir, spor çekingenliği ve utangaçlığını atar, keşfini sağlar, hobiler oyun ile iş arasında bağ kurarak zihni boşaltır, sanat motivasyonu sağlar, kültürel gelişmişlik çocuğun teknik yönünü besleyerek bakış açısını değiştirir ve geliştirir. Böylece çocuk kimsenin göremeyeceğini görür. Müziğin dil eğitimi üzerindeki olumlu katkısı da yadsınamaz. Her dilin bir melodisi, tınısı vardır. Müzik aletini iyi çalabilen, şarkı söyleyebilen çocuk çok etkili bir diksiyona da sahip olur. Piyano çaldığınızda sağ ve sol loblar devreye girer ve beynimizi daha iyi kullanmamıza yardımcı olur. Kültürü oluşturan tüm öğeler birbirine bağlı havuzlar gibidir. Bir havuzun birikimi diğerinin boşluğunu doldurur. Söz gelimi edebiyatta iyiyseniz bu tiyatroya ve sinemaya olan yönünüzü de geliştirir. Shakspeare bahsettiğimiz bu çok yönlülükle 400 yıldır küresel medeniyetin ikonudur. Okuma ihtiyacı barut gibidir, bir kere tutuşunca artık söndüremezsiniz. Çocuklarımızı çağımızın farklılıkları ve ihtiyaçlarına göre yönlendirmeliyiz. Her çocuk kendi döneminin kitabını okumalı. Doğru çocuğa, doğru zamanda, doğru kitabı verilmeliyiz. Şimdiki çocuklara Kaşağı’yı, Diyet’i okutamazsınız. Ama oyun oynatabilirsiniz. Warcraft oyunun 10 milyar dolar cirosu ve 100 milyon kullanıcısı var. Günümüz dünyasında çocuğun edebiyatı oyundur. Oyun anlık üretilen, yürekte oynanan, teknikten bağımsız, anı yaşatan, hayal gücünü geliştiren süper bir etkinliktir. Çocuğun dili oyundur. Müzede çocuğun gördüğü bir tablo, heykel, eser binlerce kelimenin, sözcüğün, anlatının yerini alabilir. Eğitim sistemimizin odağı bilgiden beceriye evriliyor, bunun aktörü teknolojidir. Çocuğumuz yetenek ve beceri heybesini iyi doldurmalı. Sanat, tarihin bavuludur; çekirdek güç, hatıra ve halklar için can simididir, aşıdır. Çocuklarımızın geleceği şansa değil bugün ne kadar terlediklerine bağlıdır. Son olarak öğrencilerime sanatsal göz analizi kazandırmak gibi bir derdim olduğunu söylemek isterim. Benim öğrencilerim kucak kucak kitap okumalı(okumak düşünmektir), bilimsel düşünmeli, bir müzik aletini çalmalı, herhangi bir spor dalında çok iyi olmalı, en az iki yabancı dil bilmeli, gözü uzayda olmalı, müze gezmeli, teknolojiyle barışık olmalı, ülkelerin yemek kültürlerini bilmeli, dünyayı gezmeli, çok iyi dans etmeli, doğanın bütün bileşenleri ile barışık olmalı. (Fauna-Flora) Ve yetiştirdiğim öğrenciler bu becerilere haizdir.
-Sizce matematiğin önemi nedir?
“Matematiğin stratejisi sorgulama, düşünme ve akıl yürütmedir. Cahit Arf matematiğin temelini “sabırdır ve disiplin” olarak yorumlar. Kesinlikle katılıyorum. Bence dil, sanat, müzik, resim matematiğin bileşenlerini oluşturur. Çünkü matematik bilginin kalbidir. Matematik için cesaret ve öz güven gerekli. Kitap okumadan matematik bilmek mümkün değildir, problemin kökünü anlamak için okuduğunu anlamak gerekir. Matematik bisiklete binmeye benzer, bakarak öğrenilmez sürmen lazım. Etkin bir matematik öğreniminin devamı ev ortamıdır. Ebeveyn matematik için evde sayı sohbetleri yapmalı, çocuğu farklı çözüm yolları bulaması için yönlendirmeli, çocuğun sayı hissini geliştirmelidir. Yeni çözüm alternatifleri geliştiren çocuğun mucit kabul edilerek devamlılığı sağlanmalıdır. Matematik aklın kurnazlığıdır. Matematik için bulmaca, sudoku, lego, yapboz ve ilginç problemleri tavsiye ederim. Matematiği güçlü olan ülkelerin demokrasileri ve ekonomileri de güçlü olur.Matematik medeniyetin temelidir”
-Güzel bir dünya için çocuklarımızı nasıl hazırlamalıyız?
“Gelecek öngörülemez, 20 yıl sonrasını şimdiden bilemeyiz ama çocuğumuzu geliştirerek bu bilinmezlik karşısında donanımlı bireyler yetiştirebiliriz. Çocuğu fiziksel, sosyal, bilişsel, sanat, spor, bilim, müzik, yabancı dil, edebiyat ve matematik alanlarında geliştirirsek geleceğe hazırlamış oluruz. Akıllı olmaktan ziyade çalışmayı akıl etmeliyiz. Ali Baba'nın CEO'su Jack Ma “25 yaşına kadar yanlış yapabilirsiniz, ondan sonra yapılan yanlışın bedeli ağır olur. “ demiş. Günümüzde başarı başarısızlıktan daha kolaydır. Çocuklarımız ya 25 yaşına kadar çalışıp başarılı bir şekilde kırmızı halıda yürür ya çalışmayıp başarısızlıkla kanepede yan gelip yatacak. Tercih bizim! Anneler çocuklarını büyütmekten ziyade yetiştirmelidir. Çocuğunuzu zorlamalısınız, rahat bırakmayın. Çocuğun zekasını gösterebilmesi için zorlanması gerekir; beyin en çok zor soruları sever, zor sorularla açılır. Çocuğumuzu motive etmeliyiz. Motive olmuş bir çocuğu hiç kimse durduramaz. Uygarlığın ışığını yaymak eğitimli çocuklarla mümkündür. Bunun için çocuklarımıza vermemiz gereken iki şey var. Birincisi kökler, ikincisi de kanatlardır. Ancak bunu yaparken zamanlama çok önemlidir. Civcivin yumurtadan çıkmasına yardım ederseniz ona zarar verirsiniz. Uygarlığın önemli yapı taşı okuma yazmadır. 5.000 yıldır biriktirilen ve çoğaltılan bilginin ürünüyüz. Dikkatinizi bir konuya çekmek istiyorum; yazma eylemi değiştikçe insanlıkta değişiyor,(Mağara duvarı resimleri, çivi yazısı, Mısır hiyeroglifleri, Yunan alfabesi, parşömen, matbaanın icadı, daktilo, dijital...) Okullar insanları kitap okuruna dönüştürdü, kitap okuyanın sezgisel kavrayışı yüksektir. Çocuğumuz kitapları kucaklayarak, eleştirel düşünme, problem çözme, iletişim, işbirliği, adaptasyon inisiyatif alma, girişimci, araştırmacı, etkin sözlü ve yazılı anlatım, multimedya kullanımı, bilgiye ulaşım, bilgiyi analiz, sentez, merak ve hayal kurma ile güzel bir gelecek oluşturabilir. Küresel hedefi olan dünya vatandaşı çocuklar yetiştiriyorum. Saygı ve sevgilerimle...”