Bizim kuşaktaki herkesin hayatından bir yara açan ve bir şeyler alan 12 Eylül darbesi anında bir çocuktum.
13. yaşımı tamamlamış, 14 yaşıma girecektim.
İlkokulu 5 sene boyunca bir köyden bir köye yürüyerek okumuştum.
Ortaokulu da 3 sene boyunca köyden şehre her gün beş kilometre yürüyerek imkânsızlıklar yüzünden zorla bitirmiş, tam da liseye geçiş yapacaktım.
Askeri darbe olunca korkudan birçok kişi gibi okula ara verdim.
Darbe öncesi hayallerim vardı geleceğe dair.
Okuyup köy öğretmeni olacaktım.
Ne kadar yoksul ve dezavantajlı öğrenci varsa hepsinin sadece hocası değil, abesi, amcası, dayısı olacaktım.
Bırakmadılar.
Hayallerimizi de geleceğimizi de çaldılar.
Çoğu yaşıtımızın eğitimi yarıda kaldı.
Birçoğu sorgusuz sualsiz, yaşına başına bakılmadan, bir gece yatağından alınıp içeri atıldı.
Hiç unutmam 12 Eylül sabahı Babam evde ne kadar kitap ve Kürtçe kaset varsa hepsini korkudan yaktı.
Ağabeyim, komşularımız, tanıdıklarımız ve akrabalarımızdan gözaltına alınanlar ve yıllarca hapis yatanlar oldu.
Biz dışarıda kalanlar gözaltında, hapishanelerde ağır işkenceler, insanlık dışı ve onur kırıcı muamele gören insanların öykülerini dinleyerek insanlığımızdan utandık.
Psikolojik travmalar yaşadık.
O kâbus dolu bitmek tükenmek bilmeyen darbeci askeri rejim dönemini hiçbir zaman unutmadık.
Herkes bir şekilde o uğursuz darbeden etkilendi.
Kimilerinin hayatı karardı, yaşamından oldu.
Kimisi de dolaylı olarak psikolojik, ekonomik ve sosyal açıdan etkilendi.
12 Eylül sadece o zaman yaşayanların hayatına etki etmedi, sonradan doğan birkaç kuşağın da hayatına etki etti.
12 Eylül, ülkemiz demokrasisine tarihte vurulmuş en büyük darbedir.
1980 askeri darbesi sonucunda,
650 bin kişi gözaltına alındı,
39 ton gazete, dergi, kitap yakıldı.
927 basın ve yayına yasak konuldu.
1 milyon 683 bin kişi fişlendi hatları karartıldı.
Onlarca kişi gözaltında kaybettirildi.
Yüz binlerce kişi ülkeden kaçtı.
14 bin kişi vatandaşlıktan çıkarıldı.
14 kişi açlık grevlerinde öldü.
171 kişi işkencelerde katledildi.
517 kişi idam cezası aldı ve 50 kişi idam edildi
Halen de yaşama olumsuz etkisi devam ediyor.
Anayasada hak ve özgürlükleri kısıtlayan tüm maddeler, ihtilalcilerin bize kötü mirasıdır.
Siyasi kutuplaşma, toplumsal sınıf ayırımı, yoksulluk fukaralık, yıllarca göz altılarda ceza evlerinde devam eden işkenceci anlayış, Kürt sorunun kör düğüme dönüşmesi, anti demokratik anlayış ve uygulamalar, ırkçılığa dayalı milliyetçilik, inanç özgürlüğü önündeki engeller 12 Eylül darbesinin antidemokratik yasalarından kaynaklıdır.
12 Eylül darbesini yapanların yaptığı zulümler, yanlarına kâr kaldı.
İktidara her gelen ‘darbeye, darbecilere karşıyım’ dedi ama darbenin hesabını darbecilerden hiçbir zaman sormadılar.
12 Eylül rejiminin vesayeti, bir türlü de anayasadan tümüyle ortadan kaldırılmadı.
12 Eylül darbesi ile ilgili birçok kitap yazıldı, film çekildi ama hiç biri de 12 Eylül’de yaşananları tam olarak anlatamadı.
O karanlık süreçte yaşananların filmini çekmek, romanını yazmak hiçbir zaman mümkün olmayacaktır.
Haksız hukuksuz yere yapılan işkencelerden dolayı hayatları kararan, hak gaspına uğrayan, cezaevlerinde yatıp ailelerine ve çocuklarına anlatamadıkları o kötü muameleleri halen gazetecilik kimliğimizden dolayı bize anlatıyorlar.
O karanlık dönem ile ilgili yaşananları her dinlediğimde günlerce etkisinde kalıyorum.
İnanılmaz hikâyeler, yazmak istersen yazamasın.
O kötülüklerin anlatılması, yazılması o kadar zor ki, buna yürek dayanamaz.
Yeryüzünde ne kadar zalimlik ve gaddarlık, kötülük, onur kırıcılık varsa sanırsın o dönemde insanlara yaşatılmış.
12 Eylül’de gördüğü ağır işkencelerin insanlar üzerindeki izleri, açtığı yaralar hale açık bir şekilde duruyor.
12 Eylül insanlık tarihi açısından hiçbir zaman kapanmayacak bir yara olarak kalacaktır.
12 Eylül darbesine zemin hazırlayanlara, darbe yapanlara, darbecilerden hesap sormayanlara, darbeci bir anayasaya bizi mecbur bırakanlar hakkımı helal etmiyorum.
Allah o kötü günleri bir daha bizlere göstermesin.