20 yıllık bir edebiyat öğretmeni.
Biri kızı15, diğeri yeğeni 13 yaşında, girecekleri sınavda okuyacakları okulları tercih etmeden önce İstanbul’da iki okulu ziyaret etmek isteyince. Robert Koleji ve Üsküdar Amerikan Kolejinden güvenlik gerekçesiyle ve makul bir dille geri çevrildi.
Buraya kadar bir nebze anlaşılır.
Öğretmen, beraberindeki kız çocuklarıyla geri çevrildikleri Üsküdar Amerikan Kolejinin bulunduğu sokakta, park halindeki aracında oturmuş navigasyona adres girerken Üsküdar Amerikan Kolejinin güvenlik görevlisi tarafından güvenlik terörüne uğruyorlar.
Çocuklardan birinin okumak istediği kolejin tabelasıyla fotoğraf çektirmesi güvenlik görevlisini o kadar korkutmuş ki öğretmen olduğunu söylemesine ve tüm açıklamalarına rağmen görevli, en kaba haliyle gerek kadın öğretmene, gerekse de yanındaki kız çocuklarına terörist muamelesi yaparak, çocuğun elindeki telefondan fotoğrafı sildiriyor.
Arabanın plakasını da alarak oradan ayrılmalarını istiyor.
Bunu yaşayan Batmanlı bir hanımefendi. Bunu yaşayan bir öğretmen.
Bunu yaşayan bir başörtülü öğretmen ve yanında iki kız çocuğu.
Bunu yaşamak zorunda bırakılan öğretmen diyor ki “umuyorum bize dönük bu saygısız ve kaba dilin, uğradığımız güvenlik terörünün kaynağı başörtülü olmamla alakalı değildir. Umuyorum ki o görevlinin kaba ve aşağılayıcı korkusu, gerek okulun içerisindeki gerekse de biz ve o sokaktan geçen hiçbir çocuğa bulaşmamıştır”
“Bir yetişkin olarak içerisinde bulunduğumuz dönemi ve güvenlik kaygılarını bir nebze anlamam mümkün olsa da hiç kimsenin özellikle bir eğitim kurumu görevlisinin bir öğretmen olarak bana ve biri 13 diğeri 15 yaşında iki çocuğa en kaba haliyle bu korkuyu ve tedirginliği yaşatmaya hakkı yoktur. Hangi gerekçeyle olursa olsun bir sokağı, bir tabelayı ve çocuklarımızın hayallerini yasaklayamaz, aptalca güvenlik terörüne kurban edemezler”
***
Maalesef kurban ediyorlar. Bizi de çocukları da hayallerimizi, umutlarımızı, çabamızı, emeğimizi her şeyi ve hepimizi kurban ediyorlar.
Terör saldırılarının öldürdüklerinden çok, terör saldırılarına karşı uygulana gelen güvenlik tedbirleri öldürüyor bizi.
Sokaklarımızı kapattırıyor, kapılarımızı pencerelerimizi, neredeyse göğümüzü kapattırıyor ve bütün bir ülkeyi soluksuz ve umutsuz bırakıyor.
Maalesef bu korku bütün topluma bulaştı bütün toplumu esir aldı bu güvenlik kaygısı. Sokaklarımızı, çarşılarımızı, okullarımızı ve evlerimizi teslim aldı.
Ekonomimizi, inançlarımızı, sosyal hayatımızı, eğlencemizi, eğitimimizi, psikolojimizi teslim aldı.
Her sabah uyanır uyanmaz ilk işimiz telefona haber bültenlerine bakıp, “inşallah bir yerlerde yine birileri öldürülmemiştir” diye bakmak oldu.
Yukarıda bahsini ettiğim örnek üzerinden düşünecek olursak terör ve teröre karşı olan kaba saldırgan tavırlar sadece bugünü değil çocuklarımız üzerinden geleceğimizi de teslim aldı ve almaya devam ediyor.
Çok klişe olacak ama tam da burada söylenmesi gerek. Bataklığı kurutmadıkça sinekleri yok etmekle bitiremezsiniz.
Bataklık mı? Onu da siz söyleyin. Çok da uzağınızda aramayın…