Kışları hiç sevmezdin.
Üşürdün çünkü.
Delik deşik ayakkabın su kaçırır, ayakların üşürdü.
Yağmur altında genç âşıklar gibi sırıl sıklam olurdun.
Sen hiç aşık oldun mu acaba?
Aşk acısını, mutluluğunu tattın mı hiç?
Bunu bir sen bilirsin elbette.
Bildiğim tek şey, sen kışları hiç sevmezdin.
Bu kış hiç üşümeyeceksin.
Ayakların ıslanmayacak.
Tir tir titremeyeceksin soğuktan.
Şu an cennettin en güzel yerinde olmalısın.
Biz ise senin en son bıraktığın yerdeyiz hâlâ.
Sevgili Habip, sen gittiğinden beri dünyada kötülükler daha da arttı.
Savaşlarda çocuklar daha çok ölüyor, babasız kalıyor.
İsrail yine bir bahane bulup mazlum Filistin halkına 100 gündür saldırıyor.
Gazze’de taş üstüne taş bırakmadılar.
İnsanlık suskun bu barbarlık karşısında.
Her gün çocuklar ölüyor bombardımanlarda.
Sen gittiğinden beri dünya daha da yaşanılmaz oldu.
Sen gittiğinden beri yoksulluk daha da arttı.
Kış geldi, açlıktan yokluktan üşüyenler daha çoğaldı.
Dayanışma ve yardımlaşma daha da azaldı.
Herkes seçim derdinde.
Amaç hizmet değil, koltuğu kapmak.
Seni başkan yapacaktık bu seçimde, bizi ansızın bırakıp gittin.
Koltuk en çok sana yakışırdı.
Çünkü sen kandırmayı da çalmayı da bilmezdin.
Sana verecek güzel haberlerim de var.
Senin çocukluğunun geçtiği mahalleye kocaman bir park yapıldı.
Park çok büyük ve donanımlı.
İçinde çocukların doyasıya oynayıp vakit geçireceği oyun aletleri ve alanları var.
Parkta kuş ve çocuk sesleri birbirine karışıyor.
Cıvıl cıvıl bir park yani.
Bu güzel parka senin adını verdiler.
Keşke görseydin.
Karşıyaka Mahallesine Habib Başkan Parkı çok yakıştı.
Diğer güzel bir haber de, senden dolayı bana bir ödül verildi.
Vefatından dolayı yazdığım ‘Biz seni çok sevdik Habip’ başlıklı yazımdan dolayı makale dalında ödüle layık görüldüm.
Bu ödülü senden bana bir hediye olarak kabul ettim.
35 yıllık gazetecilik hayatımda aldığım en anlamlı ödüldü bu.
Sen gittiğinden beri bizim hal ve vaziyetimiz kısaca böyle Habip.