Günümüzde en büyük tehlikelerin başında, hadis inkârcıları veya uydurma hadis ve İsrailiyatı örnek göstererek insanların kafasını karıştırmaları ve bunu sosyal medya aracılığı ile paylaşanlar gelir. Kast ettiğim; Tasnifi yapılan ve ehlisünnet tarafından hadis olmadığı belirtilen, uydurma ve İsrailiyatı kendileri bulmuş gibi sunup genelleme yapmaları ve avam halkın kafasını karıştırmaktır. Üstad Bediü-üzzaman: "Eskiden tehlike hariçten gelirdi; onun için mukavemet kolaydı. Şimdi tehlike içeriden geliyor. Kurt, gövdenin içine girdi. Şimdi mukavemet güçleşti. Korkarım ki cem'iyetın (toplumun) bünyesi buna dayanmaz, çünkü düşmanı sezmez. Can damarını koparan, kanını içen en büyük hasmını dost zanneder. Cem'iyetin basiret gözü böyle körleşirse, iman kalesi tehlikededir...” (tarih. hayat. 628) İçeriden gelen bu büyük tehlikelerden biri de, hadisi inkar veya uydurma ile İsrailiyatı örnek gösterip, Sünneti pasifize etmeye çalışanlardır. Şeytan ve aveneleri Hz. Âdem’den günümüze kadar insanları haktan ayırmak için dem be dem uyguladıkları sistemlerinin zamanımızdaki halkası ise, ilim erbabı, hoca ve ilahiyatçı olan hadis inkârcılarıdır. Haçlı sofrasında uzun bir emek sonucu hazırladıkları ve Müslümanların kafasını karıştırmak için sordukları sorulardan bir kısmı şöyledir; "Kur'an yeterli mi? yetersiz mi?" Eğer kişi, Kur'an yetersiz desen, inkara; yeterli desen o zaman da "Hadise ne gerek var?" Yine Kur'an-ın onlarca ayetini inkar. Kur'an-ın yeterli olduğunu, ancak insanların anlama kabiliyeti farklı olduğunu, Hz. Muhammet sallallahu aleyhi ve sellemin; yaşayışıyla, sözleriyle Kur'anı sahabesine öğrettiğini, onlarda bir sonrakine ta zamanımıza kadar geldiğidir. Hemen ikinci soruyu sorarlar; "Yani Kur'an yetersiz onu için hadiste onun tamamlayıcısıdır, öyle mi?" Dersin ki Kur'an değil biz yetersiziz, zaten hadis te Kur'anın dışında bir şey değildir. Şimdi bunlara Kur'an ile Sünnetin bir birinin alternatifi ve tamamlayıcısı olmadığını, Peygambere uymanın Kur'an ayetleriyle sabit olduğunu bu konuda onlarca ayetin varlığını söyleyip, sünnete uymanın Kur'ana uymaktan başka bir mana ifade etmediğini söylersin, çıkmaz sokağa girince hemen bir başka soru; "Uydurma hadislerin var olduğu buna ne dersin?" sorusudur. Deriz ki zaten eli sünnet âlimleri bunları tespit etmiş, tasnifini yapmıştır. Fıkıh kitaplarında ve amelde bir değeri yoktur. Arabalar kaza yapar, uçak düşer... o zaman arabaya binmeyelim mi? Uydurma hadis var diye hadislerin tamamını mı inkar edelim. Gayen yanlışı düzeltmekse çalışmanı yap, yoksa sus. Tekrar bu defada : "Hadise ne gerek var bize Kur'an yeter?" Deriz ki "Kur'an bize de yeter ve sünnete gerek var" Anlaşılan sana ne gerek var? Tekrar "Peygamberimize isnat edilmiş sözlerin hangisinin gerçek hadis olduğu hangisinin olmadığını tespit eden mutlak kaynak kuran değil mi?bu açıdan kuran mutlak bir ölçü veya terazi değil mi? Zaten Kur'an a uygun bir yaşam için Peygamber e uyulması gerektiği yine Kur'anın emridir. Sahabe'de peygambere ihanet etmediği, onun söylemediği bir sözü de "O söyledi" gafletine gitmediğini, bunca çile, işkence, sürgün ve daha nice eziyetlere katlanmalarının sebebi Allah'a iman ve peygambere sadakat değil midir? Ehli küfrün İslam âlemine en büyük saldırılarından biri de bu hadis inkârcılarıdır. Bizden gözükseler de (samimi Müslümanları tenzih ederek) ehli küfre hizmetkâr olduklarıdır. Kur'an tam, eksiksiz ve anlaşılan bir kitaptır. Ancak bizim ilmimiz, bilgimiz, kabiliyetimiz farklıdır. Kur'an'a uygun en iyi yaşama biçimi Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve selleme tabi olmakla olduğudur. Nasıl ki ülkelerde; anayasa var ve ona uygun yasalar, yönetmelikler... var ve bir bütünlük arz ediyor bu anayasaya bir eksiklik olarak görünmüyor. Müslüman’ın anayasası olan Kur'anda, hadis ve diğerleri de bir bütünlük arz eder. DUA VE SELAMLARLA