Sıcakların zirve yaptığı yaz aylarında denizi olmayan bölgemiz insanı, bulduğu her su birikintisine kontrolsüz dalıyor!
Kafa üstü dalıyor, bakmadan dalıyor, tartmadan dalıyor, sonunu düşünmeden dalıyor…
Bu kadar dalgınlık da çok ciddi sonuçlara yol açıyor!
Baraj, gölet, kanal, gibi akan ve duran her su birikintisini serinleme aracı olarak kullanan insanımız, her yıl onlarca boğulma ve yaralanma olayı ile yüzleşiyor.
Bunun önüne geçmek için yıllardır mücadele ediyor, alternatif alanlar oluşturulmasını istiyoruz.
Son yıllarda yüzme havuzlarının kısmen yaygınlaşması bizi sevindirdi. En azından insanlar kontrol altında, temiz, standartlara uygun alanlarda yüzeceklerdi.
Lakin öyle yolmadı, şehir içinde ve dışında kurulan havuzlarda yeterince denetim ve kontrol yapılmadığı için onlarca insanımız yaralandı, hatta boğulanlar oldu!
Kafasını çarpanlar, ayağını yaranlar, parmağını koparanlar, canını verenler…
Nasıl olur!
Tabii ki aç gözlülükten… Kırılan fayans onarılmaz, ayağı keser. Köşeler gerekli koruyucu malzemelerle kaplanmaz, kafa çarpar yarılır. Kaydıraklara gerekli bakım yapılmaz, eli keser, yüzü keser…
Cankurtaran bulundurulmaz, boğulma tehlikesi geçiren, ölümle yüz yüze gelir hatta ölür!
Klor ve bakteri analizleri yeterince yapılmaz insanlar zehirlenir!
Ama tüm bunlara rağmen işletmeciler çoook rahattır!
Çünkü devlet “vatandaşım havuza giriyor, eğleniyor” diyor!
İyi de kardeşim, havuza her girenin girdiği gibi çıkması lazım. Devletin de bunun takibini yapması lazım!
Ne kadar yapılıyor, yapılan bu denetimler ne kadar etkili oluyor bilmiyorum. Bildiğim tek şey çok fazla yaralanma olayı oluyor ve bu normal değil.
İşletmeler bu konuda çok duyarsız ve pervasız, bu da normal değil!
Geçen hafta şehir dışındaki bir havuzda bir çocuğun alnı yarılıyor, çocuk babasını arıyor. Babası bir araç temin edip hemen havuza gidiyor. Gördüğü manzara karşısında dehşete kapılıyor. Çocuğun alnı parçalanmış ve oracıkta öyle bekliyor.
İşletmeciye, “niye ambulans çağırmadınız veya müdahale etmediniz” diyor, işletmeci gayet pişkin, çocuk “babam beni alacak dedi” diyor!
İyi de kardeşim bu “çocuk” ve ortada hayati tehlike söz konusu. Benim buraya en erken gelişim yarım saat. Bu arada ya çocuğuma bir şey olsaydı…
Tartışacak çok da vakti olmadığı için hemen hastaneye koşuyor, çocuğun alnına tam 14 dikiş atılıyor! Çocuk belki de ömür boyu bu izleri taşıyacak, büyük travmalar yaşayacak ama işletmeci keyfine bakacak! Devlet ise…
İnsanların işini layıkıyla yapması, aldığı paranın karşılığını hakkıyla vermesi lazım.
Kontrol mekanizmalarının da iyi işletilmesi lazım. Aksi takdirde, eğlence, sağlık ve mutluluk için kurulan işletmeler misyonunun zıddına hizmet eder!
Daha aydınlık yarınlar dileğiyle, sağlıklı ve mutlu kalın…