Hayat; dünya ve ahirettir. Dünya hayatı ahiretin tarlasıdır. Dünyada ne ekip biçersek ahirette ona kavuşuruz. Yol haritamız, rehberimiz Kur’an-ı Kerim bize hayatın anlamını en ince ayrıntılarıyla bildiriyor. Yeter ki biz Kur’an-a göre hayatımızı yaşayalım. ‘’Şüphesiz iman eden ve imanına uygun davrananlar var: işte onlar bütün yaratıkların en hayırlılarıdır’’(Beyyine suresi;7.ayet). ‘’ Sözün özü(ey muhatap) sen, azamet sahibi Rabbin adına hareket et.’’(Hakka suresi;52.ayet). Evreni yaratan ve evrenin sahibi olan Allah’ın rızasına göre yaşamak ve her şeyi Rabbin adına okumak, ana mahkum olmadan, ana sahip olmak hayatın anlamıdır. İnananların birlik ve beraberlik içinde Peygamberler, Sıddıklar ve şehitlerin yolunda gitmeleri, Allah’ın nuruyla aydınlanmaları, esma-i hüsna bilinciyle Allah’a kul olmaları hayatın anlamıdır.
Dünya hayatı oyun ve oyalanmadan ibarettir. Esas olan ahiret hayatıdır. Ahiret sonsuz dur. Ahirette konumumuzu ve mevkiimizi tespit etmek üzere bir süreliğine bizi dünyaya getirmiştir Yüce Rabbim. Dünyadaki her anımız kayıt altına alınmaktadır. Ahirette kitabımız önümüze konacak ve hayret içinde, küçük, büyük ayırımı yapılmadan her şeyin kayıt edildiği gerçeğiyle karşılaşılacaktır. O zaman iş işten geçmiş olacak! Hesap gününde pişman olmamak için: ‘’Şüphesiz iman eden ve imanına uygun davrananlar da var; işte onlar bütün yaratıkların en hayırlılarıdır.’’ ‘’ Rableri katında olanların ödülleri, zemininden ırmakların aktığı ölümsüz güzelliğin üretildiği tarifsiz cennetlerdir. Orada sonsuza kadar kalacaklardır: Allah onlardan razı olmuş, onlarda Allah’tan memnun olmuştur. İşte bütün bunlar, Rablerinin sevgisini yitirmekten korkanlar içindir.’’(Beyyine suresi;7-8.ayet) Ayetleri bize; Hayatın anlamı Allah’ın sevgisini yitirmekten korkmaktır. Allah’ın rızasına göre yaşamaktır. Mesajını verir.
Din insana, vahiy akla, ibadet ahlaka yardımcı olmak için. Aklımızı, imanımızı, tasavvurumuzu vahye arz edeceğiz. Vahiy hayat tarzımız olduğunda hayatımızın anlamı olur. ‘’Doğrusu insanı biz yarattık ve iç beninin ona neler fısıldadığını iyi biliriz: zira biz insana şah damarından daha yakınız.’’(Kaf suresi;16.ayet). İnsan Allah için kendi başına bırakılmayacak kadar önemlidir. Zira dışarıdan hiç müdahale olmasa dahi, içindeki imkanı zaafa dönüştürecek ya kula kul olur yada kulu kendisine kul eder. Sonuçta vesveseden vicdanının sesini duyamaz olur. O sesi duyması için şah damarına, yani kendisine yaklaşması şarttır. Yaratıcısına yabancılaşmayan insana, Allah’ın kendi benliğinden de yakın olduğunu beyan eder. Allah kişi ile kalbi arasına girer. O insanı şeytanın şerrinden muhafaza eder. Allah adına bakış insanı gerçeğe ve huzura kavuşturur. Hayatı anlamlı hale getirir.
İnsanın hayatından Allah çıkarsa, o insan hayatın altında kalır. Allah yokmuş gibi davranan hayatı Rabbin adıyla okumuyor. Kişi ile kalbi ayrışıyor. Kişilik şirkine giren kişi, manevi şizofren, kişi içinde dünyaya bağlanış, sanal gerçeklikle kendinden ve Allah’tan kaçar. Gerçeği görmemek üzere kendini kurgulamıştır. Şeytanın etkisinde ve yetkisindedir.’’ Kim Rahman’ın uyarı dolu mesajına kusurlu gözle bakarsa, ona bir tür şeytanı musallat ederiz de, kendisi onun uydusu haline gelir.’’(Zuhruf suresi;36.ayet) Vahye gece gibi karanlık akılla bakanın, vahyin gösterdiği hakikati göremeyeceği imasını taşır. Vahye yamuk bakan doğruyu göremez. Şeytani bir öteki kişiliğin uydusu olur. Manevi şizofreni, bu inançsızlık hastalığı, sahibini güdülerinin ve bilinç altının nesnesi haline getirir. Allah’ın nurundan kaçan cehalet bataklığında boğulur.
Hayatın yanlış algısı ana mahkum olmaktır. Ana mahkum olan musibeti bütün hayatına yayar. Somut düşünce içinde olanlar anın içinde boğulmaya mahkumdur. Hayatın anlamı nereden baktığına bağlı.Allah’ın gör dediği yerden bakmak ana mahkum olmamaktır. İman soyut düşünmeyi öğretir. ‘’ Sözün özü: zorlukla beraber tarifsiz bir kolaylık vardır.’’ ‘’Evet, evet; zorlukla beraber mutlaka tarife sığmaz bir kolaylık vardır’’(Bir zorluk, bir kolaylığa asla galip gelmez.) ‘’ Şu halde, zorluğu aştığında yılma başka bir işe giriş! ‘’( Sen işi yor, iş seni değil. Her zorluğun beraberindeki kolaylığı gör ve tatil değil tebdil yaparak bir başka işle dinlen.) ‘’ Ve( Yüzünü) yalnız Rabbine dön; artık hep ona meylet! ‘’(İnşirah suresi;5,6,7,8.ay.) ‘’ Yalnız senden yardım isteriz.’’(Fatiha suresi; 4.ayet) Sözüne sadık kal! Madem Rabbin sana rağbet etti, sen de Rabbine rağbet et! Zira Rabbinden başka hiçbir şey rağbete değmez.
Hayatın anlamı: her şeyi Rabbin adına okumaktır. Allah’ın boyası ile boyanmak, fıtrata uygun yaşamaktır. Kendini yetiştirmektir. Vahyin inşa ettiği hayatın merkezinde Allah vardır. Merkezinde Allah’ın olduğu hayat, Tevhid ve Adaletten oluşur. Tevhid: insan-Halık ilişkisini, Adalet: insan-mahluk ilişkisini oluşturur. Bu iki ilişki insan hayatında sağlam olursa insan özgürleşir, bu özgürlük, insanı ayartıcı benliğinin köleliğinden kurtarıp, Allah’a kul kılan sahici, kalıcı ve değer üretici özgürlüktür. Tevhid ve Adalet ten biri noksan olursa o insan teki veya toplumu, hayatı hem kendisine hem de başkalarına zindan etmekten kurtulamaz. Allah’ı gereği gibi tanımadan ve anlamadan, Allah’a gereği gibi kulluk edilemez. Allah’ı gereği gibi tanımak Esma-i hüsna bilincine sahip olmakla mümkündür. Allah cümlemizi Tevhid ve adaletle yaşayan, Esma-i hüsna bilinciyle hayatımızı anlamlandıran, dünya ve ahiret mutluluğuna erişenlerden eylesin. İnşallah! Selam ve dua ile.