HDP’NİN KAPISINA NASIL BİR KİLİT VURULACAK!
Keşke toplum olarak bu denli politik olmasaydık.
Keşke 7/24 sürekli gündem, siyasiler ve siyaset olmasaydı.
Keşke insanlar birbirlerinin siyasi görüşlerinden dolayı bu denli öfkeli, önyargılı ve düşmanca davranmamış olsaydı.
Keşke sadece seçimden seçime siyaset konuşulsaydı.
Ama öyle değil ne yazı ki.
Siyaset virüs gibi her tarafı sarmış.
En kutsal değerler, en saf temiz duygulara kadar sirayet etmiş ne yazık ki.
Toplumun bu denli siyasallaşması ve siyasetle meşgul olması biz basın mensuplarını da bu işin içine itmektedir.
Okurlarımız, gündelik siyasi gelişmelerle ilgili bize sürekli sorular yöneltiyor.
Seçim erkene alınır mı?
İttifak kuran partiler arasında bir yol ayrımı olur mu?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yeniden aday olur mu?
Millet İttifakının adayı kim olur?
HDP kapatılır mı?
Gibi daha birçok soru sorulmaktadır.
Oysa hiç sevmediğim bir alandır siyaset.
İnanmadığım ve güvenmediğim de.
Ama ne yapacaksın, gazetecilik mesleği seni alakadar olmaya ve ilgi duymaya mecbur ediyor.
Bana gelen siyasi soruların içerisinde en çok sorulanı ise HDP’nin kapatılıp kapatılmayacağıdır.
Halkların Demokratik Partisi (HDP)’nin kapatılması ile ilgili dava sona yaklaştığından ve Batman'da son 20 yılda yapılan seçimlerde en çok oy alan parti olduğundan dolayı bu soru sorulmaktadır.
Bu soru elbette cevabı zor bir soru.
Çünkü bunun nihai cevabını verecek olan Anayasa Mahkemesidir.
HDP, hukuk komisyonu kapatılmasına ilişkin itirazlardan oluşan savunmasını Anayasa Mahkemesine verdi.
Verilecek kararlarda her an sürpriz bir sonuçla karşılaşabiliriz.
Sürpriz diyorum çünkü HDP’nin kapatılması ile ilgili kamuoyunda bu kadar çok fırtına koparıldığına göre mahkemenin HDP aleyhine bir karar vermesi bekleniyor adeta.
Peki, bu karar ne olabilir?
Veya HDP’nin kapatılmasını şiddetle savunan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin dediği gibi, ‘kapısına öyle bir kilit vurulsun ki bir daha açılmasın’ görüşünden yola çıkarak vurulacak bir kilit nasıl olacak?
Birinci ihtimalde, parti kurucuları, bazı milletvekilleri ve yöneticilerine siyaset yasağı gelebilir.
İkinci ihtimalde, HDP, TBMM’de grubu bulunan siyasi partilere verilen yardımdan mahrum bırakılabilir.
Üçüncü ihtimalde, HDP tümden kapatılır.
Bu üç ihtimalden hangisi gerçekleşirse gerçekleşsin kuşkusuz HDP’nin siyaset yapmasına ciddi manada darbe vuracaktır.
Bu darbe sadece HDP’ye değil, demokrasimize de vurulmuş olacak bir nevi.
Konu HDP'nin kapatılması değil, Türkiye’de siyaset yapan bir partinin kapatılması mevzusudur.
Hakkında kapatma davası açılan partinin adının ne olduğunun önemi yok, herhangi bir partinin yönetici ve üyelerinin yanlışına ve işlediği suça dayanarak parti hakkında kapatma davası açılması doğru değildir.
Çünkü yasalara göre açılmış, kanun ve kurallara göre hareket eden hiçbir partinin kapatılması, demokrasilerde tasvip edilemez.
Parti yöneticileri ve üyeleri şayet suçu bulaşmışsa, bunun faturaları kurumsal kimliğe değil, kişilere kesilmelidir.
Bir partiyi kapatmak, bir siyasetçiyi hapse atmak, çözüm değildir, hiç bir zaman da olmamıştır.
Çözüm olsaydı şayet, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken haksız yere başkanlığı düşürülerek cezaevine konulan ve bazı basın kuruluşlarının ‘bir daha muhtar bile olamaz’ dedikleri Recep Tayyip Erdoğan bu ülkede, Parti Başkanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı olamazdı.
Bu örnekten de anlaşılacağı gibi, bu ülkede parti kapatmak, kapısına kilit vurmak ve siyasi liderleri cezaevlerine atmak çözüm değildir.
Bu nedenle ülkemizin demokrasisi ve geleceği için HDP ile ilgili verilecek kararın çok iyi düşünülmesi gerekir.