12 Eylül darbesi sonrası yaşanmış bir hikâye ile güleryüzlü olan ve güleryüzlü olmayanlara ilişkin bir hikaye ile başlamak istiyorum yazıma.
Asker 1960 yılında ilk darbeyi gerçekleştirirken 1971 yılında yılında ise hükümeti istifaya zorlamıştır.
1980 yılında ise Kenan Evren komutasındaki TSK darbe gerçekleştirerek yönetime el koyar.
Darbeden sonra Karadeniz’de yaşlı bir dede, bu zor süreçlerin hepsini yaşamıştır.
Darbenin ilk günlerinde babadan kalma Rus beşlisi eski mavzerini alarak karakolun yolunu tutar. Karakoldaki komutan şaşkınlıkla bu baba yadigârı tarihi silahı getiren yaşlı adamı görünce şaşırır ve “gerek yok bu miras değerinde silahı teslim etmeye ne sen bizi gördün ne biz seni”
Yaşlı adam kabul etmez bu teklifi.
“illa da silahı teslim edeceğim” der.
Komutan yaşlı adamın ısrarı üzerine merak edip, “amca sen bu kadar darbe gördün ve zor süreçler yaşadın ama silahı teslim etmek aklına gelmedi, neden bu gün bu kadar çok ısrar ediyorsun” diye sorar.
Yaşlı adam Kenan Evren’i kast ederek “evladım o her gördüğü kişiye karşı gülümsüyor. Ben, önüne her gelene gülenden korkuyorum” der.
Karadenizli yaşlı adam, Kenan Evren’in gülüşüne inanmadığı için silahı teslim eder ve karakoldan ayrılır.
Gel zaman geç zaman, güleryüzlü bir görüntü veren Evren ve ekibi bir insanı işkence hanelerden geçirir, onlarcasını idam eder, binlercesini mağdur eder.
Bu yaşanmış hikâyeden de anlayacağımız kadarıyla, herkesin gülüşü dostça olmayabilir.
İnsanların iyiliği veya kötülüğünün derecesi, güleryüz göstermesiyle ilgili değildir.
Bir insanın gülümseyip, somurtmasına bakmayacaksınız.
Bir kişi gülümser, gülümsemez, size karşı ona kanmayın.
Bir kişinin gülüşünün dostça olup olmadığını öğrenmek istiyorsanız, zor gününüzde veya ihtiyaç duyduğunuzda o kişi yanınızda olup olmadığınıza bakın önce.
İnsan, en çok da zor dönemlerde yüzlerdeki gülüşlerin gerçek olup olmadığını anlayabiliyor.
Bu yüzden yüzünüze gülen herkesi dost sanmayın.
Gerçek dostlukların nesli gittikçe tükeniyor.
Dostluğun yerini çıkar ve menfaat alıyor.
Dostluklar hiçbir zaman bu kadar dibe vurmamıştı.
Hiç bu kadar anlık ve günlük olmamıştı, kıyametsizleşmemiş, anlamsılaşmamıştı.
Dostlukların içi dolmadıkça ve anlam katacak özveri yoksa miadını tamamlamış demektir.
Eski dostluklar nerede?
Eski samimi gülüşler nerede?
Dostluğu yaratan saflık, temizlik ve karşılıksız sevgi nerede?
Yüzüne gülen çok ama içinde samimiyet yok.
Her şeyden önce, içerisinde sevgi ve fedakârlık yok.
Gülüşler sahte.
Gülüşler çıkarcı.
Siz siz olun, içinde samimiyet olmayan sahte gülüşlere kanmayın.