“İnsan her şeyi bilmemesi gerektiğini yaşlandığında anlıyor” der Çin atasözü.
Bildiği her bir şeyin kendisine yük olup türlü belalar açtığını tecrübe ettikçe insan, bildiklerinden kurtulmaya arınmaya çalışıyor bazen de.
Ve biliyor insan, bilmek yanmaktır.
Her yandığında kendini bulduğunu sanıyor insan.
Oysa bildiğine değecek, yanmaya yetecek, küle çevirecek kaç bilgi var ki hayatta.
Hiç.
Hayatının her deminde gezinip durduğu çöplüğü, değerli birer bilgi sayıp o çöpler içerisinde erdiğini zannetmeyen ve erdikleriyle önce bilgi sandığını, sonra kendini kutsamayan var mı?
Ne zaman hayatın ve insanın bir anlık hayalden, birbirinizin hayalinden, ibaret bir hiçlik olduğunu düşünseniz o başkasında kendinizi bulmak adına insanları sevmeye kendinizi sevdirmeye çalışıyor musunuz?
Aslında bunu düşünmüyor ve düşünmeden bildiklerinizle bunu yaşıyorsunuz.
Ne zaman bunu yaşıyor olsanız birbirinize yalanlarla bezenmiş oluyorsunuz.
Her yer, her zaman, her şey ve herkes hiçliklerle bezeli bilgi çöplüğünde boğulup dururken kokuştuğunu anlamayacak kadar direği kırılmış burunlarını, en olmadık şeylere sokuyor, soktuğu yerde aldığı nefesle kendini derviş sanıyor.
Ve dikilip karşınıza bilmek yanmaktır diyor yine.
Her yanımız kara aynalarla bezeli bir çöplükte, renkli bir hayat yaşadığımızı sanırken, yalanların kuşatmasında becerikli bir şövalyesi oluyoruz, kendini size dayatan ve sizi kendisine dayanak kılan bilginin.
İzlemeyeceğimiz filmleri, dinlemeyeceğimiz müzikleri, giymeyeceğimiz elbiseleri, sormayacağımız insanları, sarılmayacağımız arkadaş ve dostları biriktiriyor, istifliyoruz.
İnanmadıklarımıza tapınıyor, uğruna ölünecek kutsiyetler biriktiriyoruz.
Kutsadığımız bilgi çöplüklerinde yarışıyoruz hep hiç susmadan. Kederimizde yarışıyor, boğuşuyor, sevincimizde boğuşup koşturuyoruz.
Kulağımıza değen her kelime dilimizi onlarca kelimeye gebe bırakıyor.
Hep.
Hiç sevmiyor hep gülüyor.
Hep seviyor hiç gülümsemiyoruz.
Hiçin içine gömülü hepi hiçin kuyusunda aranıyoruz.
İnsan her şeyi bilmemesi gerektiğini yaşlandığında anlıyor ve hiç yaşlanmıyor, hiç yaşamıyoruz.
Ve hiç yaşamadan ölüyoruz hep.