Kış, zenginlerin mevsimidir derler.
Maliyetli mevsimdir.
Battaniyesi, yorganı, montu, botu, sobası, odun ve kömürü, doğalgazı…
Böyle yoksul memleketlerde yağmur pek de romantik değildir.
Bir Turgut Özal Bulvarımız var, yağışlı havada göle dönüşür.
Mahalle araları da öyle tabi.
Köşe kapmaca oynaya oynaya gidince işe, romantizm falan kalmıyor ortada.
Rüzgar esince sıklaşan elektrik kesintileri evleri karanlığa büründürüp mum ışığında romantizme sürüklese de soğuktan donmak terstir romantizme.
Soba ateşi de pek bir romantiktir ama odun ve kömür fiyatı hiç de öyle değil.
Doğalgaz sıcağında çay ve kahve yudumlamak romantizmin bir parçası sayılabilir ama ay sonu gelen fatura romantizmin dibini kazır.
Anlayacağın, böyle yoksul memleketlerde kış, felakettir.
Kürtlerin takvimine göre kara kış yani çile reş de 14 Aralık itibariyle başladı.
Hoşgeldin kış.
Hoşgeldin, sokaklarımızı göle dönüştürecek mevsim.
Elektriğimizi kesecek, yüksek doğalgaz ve elektrik faturalarıyla canımızı çıkaracak olan mevsim…
Hoşgeldin, fakir fukarayı soğuktan donduracak mevsim, hoşgeldin…
****
SEN BENİM KİM OLDUĞUMU BİLİYOR MUSUN?
New York havalimanında kalabalık bir uçak rötar yaptı. Tek bir görevli oldukça uzun bir kuyruktaki yolcuların uçuşlarını tekrar düzenliyordu.
Aniden, oldukça kızgın yolcu diğer bekleyenleri yararak geldi. Biletini masaya koydu “Ben birinci sınıf yolcuyum ve bu uçakta olmalıyım.” dedi.
Görevli yanıtladı:
“Üzgünüm efendim size yardımcı olmaktan mutluluk duyarım ancak öncelikle bekleyenlere yardımcı oluyorum ardından sizinkine bakalım.”
Yolcu ikna olmadı. Yüksek sesle herkesin duyabileceği bir şekilde bağırdı,
” SEN BENİM KİM OLDUĞUMU BİLİYOR MUSUN??”
Görevli gülümsedi, sakince mikrofonu aldı.
Sesi tüm terminale verdi:
“Lütfen dikkat!
14 ncü kapıda bir yolcumuz var ve KİM OLDUĞUNU BİLMİYOR.
Eğer kim olduğunu bilen varsa lütfen 14 ncü kapıya gelsin.