Ölüm kaçınılmaz bir gerçek, inkâr etmek ve yok saymak, bu gerçeği değiştirmez. Mezarlıklara gömülenler, okunan salalar, taziye mesajları, ilan ve duyurular bize bu gerçeği hatırlamaktadır. Madem ölüm var, çaresi halen bulunamamış (ki bulanamayacak) o zaman ölüme kadar hayatımızın idamesi ve ihtiyaçları için yaptığımız çalışma ve çabayı da ölümden sonrası içinde göstermeliyiz. Dünya; yaşadığımız, gördüğümüz, his ettiğimiz, karını, zararını, aklımızla değerlendirdiğimiz, onun için de çalışır ve çaba gösteririz. Oysa ahret farklı bir durum, onun varlığı imanı bir meseledir. Onun içindir ki, ahret ve sonrasındaki yaşam hakkında tereddüt hep mevcuttur. Bu tereddütler; “ görüp bize anlatan var mı ki inanalım?” Veya “dinlerin bir hayal ürünü niye inanalım?” Soruları sorulacağı gibi, “ben riske girmen, her ihtimali değerlendiririm” diyeni de olacağıdır. Aslında bahanelerle ahrete inanmayan kişinin bir kazancı olmadığı gibi ya varsa (ki vardır) tehlikesi inanmayan için hep mevcuttur. İnanmanın üç mertebesi vardır ki bunlar; ilmel, aynel ve hakkel yakin olanıdır. Bunu şöyle izah edebiliriz. Duman gördüğümüz yerde ateş’in var olduğunu ilmimizle inanırız. Bu inancın birinci mertebesidir. Sonra gidip gözümüzle gördüğümüzde buna da aynel yekin deriz. Bu da ikinci mertebedir ve birinciden daha muteberdir. Ateşi gördükten sonra elimizi değdiğimizde elimizin yanmasıyla hakken yekin deriz, bu da üçüncü derecedir ki imanın en üst mertebedir. Ahrete iman, ilmen yekin ile mümkündür. Görmediğimiz yaşamadığımız bir hayatın, ilim ile varlığına inanma yoludur. 7 milyardan fazla olan insan nüfusunun 6 milyara yakını ahrettin var olduğuna inandıklarına şahadet etmeleri. Yüz yirmi binden fazla peygamberin ahreti görüp bize haber vermesi. Peygamberlerin doğru söylediğini tasdik eden yüz milyonlarca evliyanın şahadeti. Dinlerden: Hıristiyanların, Müslümanların ve Yahudilerin din adamlarının ahretin var olduğunu söylemeleri. Günümüz modern ilminin, maddenin yok olmadığını söylemesi, kestiğimiz canlıların bir başka vücutta hayat bulması, kışın kuruyan ağaç ve diğer nebatatın baharla yeni bir hayat bulmaları, toprağa düşen tohumun yeşermesi ve hayat bulması bize de ölümden sonra hayatın varlığı hakkında ilmel yekin bir inanç sunmaktadır. Şimdi de ölüm ve sonrasın için dünya nüfusunun 2,2 milyardan fazlasını teşkil eden Hıristiyan’ların ne düşündükleri ve nasıl davrandıklarını anlatmaya çalışalım. Hıristiyan inancına göre İnsanların atası Adem ve havanın cennete günah işlemesi ve dünyaya gönderilmesi olayı ile tüm İnsan neslinin günahkar olduğunu bunun için dünyaya gelen kişi Vaftiz (Hıristiyanlığa girme veya günahlardan arınma) olmalı yoksa öldüğünde cehenneme gireceğidir. Esinleme 21. Bölüm yeni Kudüs ahretteki hayat şöyle tarif edilir: Tahttan yükselen gür bir sesin şöyle dediğini işittim : “İşte Tanrı’nın konutu insanların arasındadır. Tanrı onlara arasında yaşayacak. Onlar O’nun halkı olacaklar, Tanrının kendiside onlar arasında bulunacak. Onların gözlerinden bütün yaşları silinecek. Artık ölüm olmayacak. Artık ne yas, ne ağlayış, ne de ıstırap olacak. Çünkü önceki düzeni ortadan kalkmıştır… Orada murdar hiçbir şey, iğrenç ve aldatıcı işler yapan hiç kimse ala girmeyecek; yalnız adarlı Kuzu’nun yaşam kitabında yazılı olanlar girecektir.” (kutsal kitap “Yeni antlaşma” Esinleme 21/23 internet) “Tabi ki cehennem yargısı vardır. Kutsal kitap’a göre gerçekten İsa Mesih’i yaşamına Rab ve Kurtarıcı olarak kabul eden, günahlardan tövbe ederek Tanrıya yaraşır bir yaşam süren Hıristiyan için cehennem yargısı yoktur. Çünkü ölümden yaşama geçmiştir.”( Suna 8391) “Çağın sonunda da böyle olacak. Melekler gelip kötü kişileri doğruların arasından ayıracaklar ve onları kızgın fırına atacaklar. Orada ağlayış ve diş gıcırtıcısı olacaktır.” (Mat.13:49.50. www.hrıstiyantürk.com.) Katolik öğretiye göre 7 ölümcül günah vardır. 1- Kibir. 2- Haset. 3-Oburluk. 4- Şehvet. 5-Öfke. 6- Açgözlülük. 7-tembellik. Hıristiyanlıkta günahlardan kurtulmanın yolu günah çıkarmadır. Oda günahlarını itiraf etmekle sorumludur. Yani kişi işlediği günahı itiraf etmekle günahlardan kurtulur. Günahı saklamak değil ifade edip kurtulmak asl olunandır.( www.hristiyanforum.com) Haçlı seferleri, tarih içindeki Hıristiyan katliamlar, günümüz bunca ölümcül silahların üretilmesi, ülkelerin sömürülmesi ve nice ölüm ve katliamlarda paylarının olmasını hayretle karşılardım. Günah çıkarma ve af olmaya bakıldığında daha iyi anlıyorum. Ne yaparsan yap ondan sonra hiçbir bedel ödeme günahını itiraf et ve kurtul. İyi ki Müslümanlık gibi bir din var ve bu dinin değer verdiği kul yanı insan hakkı var ve bu hakkını hak sahibini razı etmeden af edilmeyeceği var. Deme ki günümüz bazı Müslümanların kul hakkına önem vermemeleri, hak sahibini razı etmeden af olunabileceklerini düşünmeleri Hıristiyanlığın içimize yerleşmiş bir yanlışlığıdır. Devam edecek. Selam ve dua ile.