Mezarı Şerif şehri Afganistan’ın diğer şehirlerine göre oldukça düzenli bir yapıya sahip. Şehrin en önemli özelliği, Hz. Ali’nin türbesinin burada olması
Mezarlık hakkında farklı rivayetler olsa da Hz. Ali’nin kabrinin burası olduğuna inanılıyor. Zamanın Özbek hükümdarı türbeyi yapınca, insanlar burayı ziyaret için akın akın gelmişler. Zamanla etrafına evler yapılmış ve bu evler şehir halini almış. Şehrin ismi de Hz. Alinin türbesinden dolayı Mezarı Şerif olmuş.
Mezarı Şerif’ten Cevizcan vilayetine geçiyoruz. Cevizcan az gelişmiş bir vilayet, yollar ve yapılar oldukça eski. Afganistan’ın standart sıkıntısı toz ise burada daha bir yoğun.
İnsanların sevecenliği samimiyeti ve kalitesiyse tüm bu olumsuzlukları perdeliyor. Özbek ve Türkmenlerin yoğunlukta olduğu bu şehirde eski Türk gelenekleri canlı tutuluyor.
At onlarda güç ve kudretin sembolü. Burada misafiri olduğumuz Vali Beyin tam 24 atı mevcut. Dubai adlı atın fiyatı 100 bin doların üstünde. Ama bizim dikkatimizi daha çok Rus atları çekiyor. Maşallah tank gibiler. Zaten birisinin adı da tank!
Atları 8 ay besliyor, kışın 4 ayı da yarıştırıyorlar. Geleneksel oğlak yarışları yapılıyor. Türkiye, Cevizcan’da bu yarışların yapılacağı bir hipodrom yaptırmış.
Misafiri çok seviyorlar, herkesin normal evinden bağımsız, misafirler için bir odası var. (Tabii ki bu evi olanlar için, birde kendilerinin bile oturacak odası olmayan insanlar var)
ÇAY KÜLTÜRÜ ÇOK YAYGIN
Herkes sürekli çay içiyor. Günde ortalama 10 litre çay içtiklerini söylüyorlar. Birde kalabalık misafirler için bahçeye yaptıkları devasa semaverleri var. Etrafını çamurdan sıvayıp ısı kaybını önlemişler, bir taraftan ateş verip, diğer taraftan muslukla çay dolduruyorlar.
İçtikleri çay bizim içtiğimiz kara çay değil. Onlar yeşil çay içiyorlar. Şekerde kullanmıyorlar. Aslında sık çay kullanmalarının birde sebebi var. Sular çok temiz değil. Onun içinde pek su içmiyorlar. Çayda su kaynadığı için sağlıklı oluyor diyorlar. Bu açığı bu şekilde kapatıyorlar.
Siz istemezseniz sofraya su gelmez. Bizimde gün boyunca hiç su içmediğimiz zamanlar oldu.
Maddi durumları iyi olanlar kendilerine bağ evleri yapıyorlar. Şehirden uzak çiçek ve meyve fidanlarıyla bezenmiş havuzlu güzel mekânlar. (Tabii ki buna sahip olanlar çok küçük bir azınlık.)
Ayrıca ağır misafirleri geldi mi cübbe hediye ederler. Bizde gittiğimiz bir çok evde cübbelerimiz aldık. Birde ilin halk sağlığı doktoru, bize antika kilim hediye etti.
Şunu da anlatmadan geçemeyeceğim, kenar semtlerde Wc kültürü gelişmemiş(evler genelde yetersiz olduğu için) bir caminin önünden geçerken, şoförümüze duralım dedim . O ise şurada bir tanıdık var ona gidelim dedi. Israrlarıma rağmen bizi o eve götürdü. Ev inşatta idi bahçedeki lavabolarını kullandım. Çıkışta bir baktım, insanlar toplanmış. Ev sahibinin elinde bir cübbe! Hoş geldiniz, şeref verdiniz diye cübbeyi giydiriyor. Mahçup mahçup cübbemizi giyip ayrılıyoruz oradan…
Araziler genelde çöl. Dağlarda kup kuru, tarım çok gelişmemiş. Kırsal kalkınma il müdürlükleri var. Tarımı geliştirmek, için çabalıyorlar ama imkanlar çok kısıtlı.
Üniversiteleri var ama gidiyorsunuz kampus değil, sanki harabe, imkanlar çok kısıtlı. İnsanlar çok kısıtlı imkanlarla okuyorlar. Okullar ısıtılamadığı için kışın tatil ediliyor. Yazın sıcağı ve tozundaysa çocuklar okula gidiyorlar.
Çoğunluğu harabe olan şehirde, yüzeyde görünen borular var. Bunlar ne dediğimizde doğal gaz diyorlar. Bundan 25 yıl önce Rus’lar zamanında doğal gaz çekilmiş şehirlere. Şuan kullanılmıyor bu sistem ama o zamanlar uzunca bir süre doğalgaz kullanmış Afganlar.
Çölün ortasında şehrin içinde açıkta dolaşan borular, tehdit oluşturmuyor mu diyoruz, hayır diyorlar. Terör eylemi falan diyoruz, yine hayır diyorlar!
TALİBAN!
Terör deyince onlarda akla Taliban geliyor. ABD tarafından kurulan ve Ruslara karşı savaştırılan Pakistan kaynaklı bir örgüt. Ruslar gidince yönetimi bir süreliğine ele geçirmişler. Yönetimi ele geçirince insanlar öyle bir zulüm etmişler ki insanlar bunlar gitsinler de kim gelirse gelsin demiş. Zaten projenin amacı da bu imiş!
İnsanlar gönüllü olarak ABD hakimiyetini kabul etmişler. Çünkü Taliban insanlara zorla sakal bıraktırıyor, bırakın kesmeyi makasla düzeltmeyi bile yasaklamış. Sokakta kontrol yapıyorlarmış. Sakala bir kumaş değdiriyorlar, eğer kıllar sert ve kumaştan geçerse, makaslanmış deyip falakaya yatırıyorlarmış.
Zorla namaz kıldırıyorlarmış. Namaz kılsanız bile sizi durdurup yine kıldırıyorlarmış. Bazen 3-4 defa ikindi namazı kıldığımız oluyordu diyorlar.
Bütün devlet memurlarını dini imtihandan geçirip çok saçma sorularla bile onları eliyorlarmış.
ÖLÜYE KIRBAÇ!
Savcının biri anlatıyor, savaştan dolayı Avrupa’ya kaçan bir Afgan, vasiyeti gereği öldükten sonra, Afganistan’a gömülmek için götürülüyor.
Sınırda Taliban askerleri cenazeyi kontrol ediyorlar. Cenazenin sakalı yok diye kadı çağırıyorlar. Kadı bu topraklara sakalsız girilmez bunun hükmü 9 kırbaçtır diyor. Sanık ölü olduğu inde cezayı 8 kırbaca indiriyor.
Cenaze, 8 kırbaç vurulup oğluna teslim ediliyor. Cenazeyi alan acılı evlat Kabil’e geliyor. Bir kontrol noktasında yine cenazenin sakalı yok diye kadı çağrılıyor ve orada da aynı hüküm uygulanıyor. Oğul aynı caza uygulandı dese de askerler, orası başka burası başka diye 8 kırbacı vuruyorlar. Ama oğul dayanamıyor cenazeyi orada bırakıp kaçıyor…
İşte bunlarda ABD’nin Afganistan’a hediyesi önce yetiştirip büyütüp salmış üzerlerine, sonrada sizi ancak ben korurum diye oturmuş ocaklarına! Tıpkı ışid’te olduğu gibi…
Daha aydınlık yarınlar dileğiyle sağlıklı ve mutlu kalın…