Bu bayram tatile gidemeyenler, benimle gelin. Sizi iki yere götüreceğim. Yüzyıllardan beri hala eskiden olduğu şekilde, aynı ritüellerle kutlanan iki bayramı ziyaret edelim.
İlk durağımız: İspanya. Burada 1620'lerden beri her yıl, Haziran ayında, kutlanan bir festival var. Adı El Colacho. Bu bayramın oyuncuları, bebekler ve şeytanlar. "Ne alaka?" dedirten bir ikili değil mi? Gözünüzde bu atmosferi biraz canlandıralım. Sokaklarda siyah takım elbiselerini giymiş, siyah pelerinlerini ve fötr şapkalarını takmış, ciddi mi ciddi onlarca adam. Bunlar festivali düzenleyen gizemli tarikatın üyeleri. Sonra şeytanlar çıkıyor ortaya. Bazı tarikat üyeleri sarı-kırmızı renkli kostümlerle şeytan kılığına girmişler. Ve bir de bebekler vardı. Önceki yıl doğan tüm bebekler kasabanın en geniş sokağında yerlere serilen döşeklerin üzerine yan yana yatırılıyor. Kırmızı-sarı renkli şeytanlar sokağın başından yavaş yavaş yerde yatan bebeklere doğru adım adım yaklaşıyorlar. Ve şeytanlar yerde yatan bebeklerin üzerine doğru son hızla koşmaya başlıyor. Koşuyor, koşuyor, koşuyor... Ve en sonunda bebeklerin üzerinden zıplıyorlar. Yoksa siz, daha gergin bir sahne mi bekliyordunuz? Aslında biraz bizim Hıdrellez’e benziyor. Ateşin üzerinden atlamak yerine bebeklerin üzerinden atlamak gibi. İnanışa göre şeytan bebeklerin üzerinden atladığında onların günahlarını bir mıknatıs gibi kendi üzerine çekiyormuş. Bir nevi vaftiz işlemi gibi. Ama biraz da pagan ayinleri ile harmanlanmış.
Bir sonraki durağımız, Endonezya'ya bağlı bir ada Bali.. Bali'de garip bir şekilde kutlanan. “Nyepi”. Bayramı, Bali dilinde “sessizlik, durgunluk” demek. Çeşitli hazırlıklardan sonra bayram ritüelleri başlıyor. Bu ritüeller sırasında yüksek sesle müzik çalınıyor, şarkılar söyleniyor. Önemli olan gürültü çıkarmak. Bu yüzden gerekirse tencerelere, tavalara falan da vuruluyor. Fazlasıyla kaotik bir ortam. Bayramın en ilginç kısmı ise saat tam sabah 6'da, bütün bu gürültüler şşşşt... ...birden kesiliveriyor. Ve Bali adasını kusursuz bir sessizlik kaplıyor. Nyepi’de, Bali halkı tamamen kendi içine dönüyor. Zaten sessizliğin amacı da bu içe dönüşü mümkün kılabilmek. Bu sürecin ardından hayat eski haline dönüyor. Ama henüz bitmedi geriye son bir ritüel kaldı, Omed-omedan. Eğer genç ve bekarsanız size göre bir eğlence. Çünkü bu bir eşleştirme ve öpüşme yarışması. İki bilgenin gözetimi altında bulunan iki gruba ayrılan bekarlar, haber verildiğinde koşup bilgenin sırtına çıkıyor. Karşıdan size doğru gelen kişi de bilgenin sırtında. Deve güreşi gibi düşünün, ama birazdan öpüşeceksiniz. Bilgeler sizin için en uygun partneri seçmiş. Omed-omedan, aslına bakarsanız, Bali için epeyce önemli bir ritüel. Çünkü birçok aile bu ritüel sayesinde kurulmuş.
Bugün yalnızca bu iki ilginç bayramı anlatmak istedim. Emin olun bu tür festivallerden tahmin edemeyeceğiniz kadar çok var. Mesela İspanya’da insanların sokağa salınan boğalardan kaçtığı “San Fermin Festivali”; yine İspanya'da binlerce insanın birbirine tonlarca domates fırlatması ya da Tayland'da maymunların yemesi için hazırlanan "Maymun Büfesi festivali", bunlardan yalnızca bazıları.
Bu bayramların kimisinin dini referansları var, kimisi ise tamamen seküler festivaller. Bunların bir kısmını saçma ya da tehlikeli bulabiliriz. Ama daha az "yargılayıcı" bir perspektifle baktığınızda, daha farklı şeyler görme imkanımız da var. Bunca farklı festivalin, bunca çeşitli bayramın, ritüelin varlığı insanlığın ne denli yaratıcı, ne denli çeşitli ve ne denli çoksesli olabildiğinin de bir göstergesi. Bir de tüm bunların gösterdiği bir başka şey daha var. O da insanların birlikte olma duygusunu, bir komünite bir topluluk olma hissini, dünyanın her neresinde olursa olsun çeşitli ritüeller ve özel günlerle pekiştiriyor olması. Zaten bayramların en önemli özelliklerinden biri de bu değil mi? Sevdiklerinizle bir araya gelmek. Bu yüzden siz de nerede olursanız olun, ister ailenizin yanında, ister sevgilinizin ya da arkadaşlarınızın farketmez, bayramınızı sevdiklerinizle geçirin.