Allah’ın yaratıkları içersinde en değerlisi insandır. İslam, insanı yücelten, değer veren dinin adıdır. Bu din; ölümden sonraki ebedi hayatta, mazlumun hakkını zalimden alınacağını ve zalimin çok korkunç bir ceza çekeceğini haber verendir.
İsra suresi 70 ayet: “Gerçekten Biz Adem evlatlarını şerefli kıldık, karada ve denizde kendilerini taşıyacak vasıtalar nasip ettik, onlara helal ve hoş rızıklar verdik ve onları yarattığımız varlıkların çoğuna üstün kıldık.”
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem: “Kimin üzerinde din kardeşinin ırzı, namusu veya malıyla ilgili bir zulüm varsa altın ve gümüşün bulunamayacağı kıyamet günü gelmeden evvel o kimseyle helalleşsin. Yoksa kendisinin Salih amelleri varsa, yaptığı zulüm miktarınca sevaplarından alınır, (hak sahibine verilir.) Şayet iyilikleri yoksa zulüm yaptığı kardeşinin günahlarından alınarak onun üzerine yükletilir.” (Buhari, Mezalim 10, Rikak 48)
Bir çoğumuzun önem vermediği, kişileri ayıplama, kaş göz hareketiyle onlarla alay etme, küçümseme, kusur bulma, namus ve şereflerini zedeleyici davranışlarda bulunma kul hakkına tecavüzdür.
Bu tür davranış içinde olanların, bu davranışlarını alışkanlık haline getirmeleri ve helallik dilemeden ölüp ahretteki acıklı durumun anlatan HÜMEZE suresinin tefsirini sizinle paylaşmak istedim.
Muhammed Ali ESABUNİ’nin Safetutefasir adlı eserinden alınmıştır. Sure Mekke de nazil olmuştur.
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla
1- Çetin azap, helak ve yok olma İnsanları ayıplamayı, çekiştirmeyi, şeref ve haysiyetlerini zedelemeyi, göz ve kaşlarıyla gizlice onlarla dalga geçirmeyi adet haline getirenle olsun.
2- O öyle biridir ki mal biriktirmiş, eksilmesin diye sayısını korumuş ve hayra harcamamıştır. Taberi şöyle der: Malını toplayıp saymış, Allah yolunda harcamamış, Allah’ın o maldaki hakkın(zekat, anne-baba, akraba, komşu…) vermemiş, fakat onu toplayıp muhafaza etmiştir.
Malını çokluğuyla övünmüş insanları hor görmüş alaya almış da diyebiliriz(f. YOKUŞ)
3-O cahil aşırı gafletinden dolayı, malının kendisini dünyada ebedi bırakacağını, ölmeyeceğini sanır.
4- O cahil bu düşünceyi bıraksın. Vallahı o, içine atılan her şeyi kırıp dökülen ve hemen yutan ateşe atılacaktır.
5- Bu soru cehennem ateşinin durumunu korkunçluk ve dehşetini ifade eder. Yanı bu büyük ateşin hakikatini ne olduğunu sana ne bildirdi? O kemikleri kırıp ufalayan, etleri yiyen, hatta kalplere saldıran Hutamedir.
Bundan sonra Yüce Allah şu sözüyle Hutameyi anlatır.
6- O, Yüce Allah’ın emir ve iradesiyle tutuşturulan ateştir. Diğer ateşlere benzemez. Zira onun hiç alevi sönmez. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem:
“Cehennem bin sene yakıldı ve kıpkırmızı oldu. Sonra bin sene daha yakıldı ve bembeyaz oldu. Daha sonra bin sene daha yakıldı o simsiyah oldu. O şimdi simsiyahtır.”
7- O öyle bir ateştir ki, acısı ve sızısı kalplere ulaşır ve onları yakar.
Kurtubi şöyle der: Acı ve sızı, kalbe ulaşıldığına sahibi öldüğü için Yüce Allah özellikle kalpleri zikir etti. Şu halde onlar ölmek üzere olan insanın durumundan olurlar da ölmezler. Nitekim Allah mealen: “Suçlu orada ne ölür, ne dirilir.” Buyurmuştur. Şu halde onlar ölü gibi diridirler. Diridirler fakat ölüye benzerler.
8- Şüphesiz cehennem üzerlerine kapatılmış ve kapıları kilitlenmiştir. Onlara ne rahat ulaşır ne de rızık.
9- Onlar zincire ve bukağılara vurulmuştur. Cehennemin kapıları üzerlerine kapatıldıktan sonra el ve ayakları zincirlerle bağlanır. Kapıların üzerlerine kapatılmasıyla, artık çıkma ümitleri kalmaz. “Direklerin uzatılması” ifadesi onların ebedi kalacaklarını belirtmek içindir.