Fakirlik, işsizlik ve ümitlerin yitirilmesi, musibet ve belaların en büyüğüdür.
Ümitsizlik öyle büyük bir bela ki; dini, milli, dili, ahlaki, etik, ırkı... vb kutsalların tümünü yerle bir eder.
Nereden, nasıl ve neye mal olursa olsun onun için, İş ve aş bulmak tek amacıdır.
Onları kınamak, dinsiz, terorist, hayin, ajan, işbirlikçi, hırsız, esrarcı, gaspçı... demeden önce bir değil bin defa düşünmek gerek.
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem: Fakirlik fitnesinin şerinden Allah'a sığınırım." demiştir. (Nesei)
Fakirlik büyük bir fitne, ancak daha da önemlisi, işsiz ve iş bulma ümidinin olmamasıdır.
Marjinal, etnik kimlik ve din üzerinden siyaset, ideolojik söylemler artik karın doyurmuyor.
Tarıma elverişli sulanilabilir arazisi, hayvancılığa elverişli dağları, su kaynakları, yer üstü ve yer altı imkanları, inanç ve tarihe dayalı turizmime elverişli yerleri, tarih boyunca medeniyetlere beşiklik etmiş geçmişi... olan bölgemizde işsizlikten söz etmek abesle iştigaldir.
Atıl durumda olan bu zenginlikler ekonomiye kazandırılsa ve önceki iktidarlar ki özellikle Prof. ERBAKAN döneminde kurulan, temsan, Sümer halı, et balık kurumu, çimento fabrikasi... gibi fabrikaları geliştirip yeni fabrikalarla desteklenseydi, işsizlik değil, işçi bulma sorunu ile beraber, göç veren değil göç alan bir durum oluşurdu.
Yanlış politikalar insanların işsiz kalmasına sebep olmuş, kişilerin evine aş götürmesi zorlaşmıştır. Ümitsizlik ve çaresizlik intiharlara sebep olabilmiştir.
İntiharın dini boyutu:
İntihar, bir canlının, neticesinin ölüm olacağının bilincinde olarak, kendisinin ölümüne yol açacak bir eylem yapmasıdır.
Yani bilerek, tasarlayak, akli melekeleri tam olarak, kendi arzu, isteği ve hür iradesiyle yaşamına son vermesidir.
Sebepler intihar eden için ahirete hafifletici unsurlar değildir.
İntihar eden; dinen haram sayılan ve kişinin haksız biçimde cana kıymış olması münasebetiyle (Kendi cani olsa dahi) katil olmuştur.
Birisini öldürmek veya intihar etmek arasındaki fark ise, Katilin tövbe etme imkanı varken, intihar edenin bu hakkı olmadığıdır.
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem:
"Kim kendini dağdan atarak intihar ederse cehennemlik olur. Orada ebedi olarak kendini dağdan atar.
Kim zehir içerek intihar ederse, cehennem ateşinin içinde elinde zehir olduğu halde ebedi olarak ondan içer.
Kim de kendisine demir saplayarak intihar ederse, cehennemde ebedi olarak o demiri karnına saplar."(Kutubi site 4935 Buharı, Müslim, Tirmizi, Neşri, Ebu Davud.)
Allah intihar acısını hiç bir aileye yaşatmasın. Yaşayanlara sabr-ı cemil Allah nasip etsi. Ölenlere de akli melekeleri olmadığı ümidiyle Allah af etsin.
Zor olsa da bu konuyu ve neticelerini anlatmak ve yazmak zorunluluğu var.
Belki intihara meyilli birisini bu düşüncesinden vaz geçmesine vesile olur.
Cabir İbnu Semure (ra) anlatıyor: Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve selleme, intihar eden bir kimse haber verilmişti.
"Ben üzerine namaz kılmıyorum!" buyurdular."(K.Sitte 4937 no hadis. Ebu Davud.)
"Komşusu ac iken tok yatmayi" "Kendi nefsine istediğini müslüman kardeşine istemeyi", "veren elin alan elden hayırlı olduğunu", "Allah için verilen şeyin yediyüz misli ile ahirette verilecegini", "Altın ve gümüşün geçmediği gün gelmeden sadaka vermeyi" emir eden bir dinin mensupları olarak, fakirlik veya işsizlik neticesi insanlar intihar ediyorsa kendimizi ve Müslumaliğimizi sorgulamamız gerekir.
İktidar "Devleti ihya etme yerine halkı ihya etmek", "İsraf ve şatafat yerine fabrikalar kurup iş ve aş imkani sunmak" öncelikli görevi olmalıdır.
Mutlu bir azınlık yerine, fakir, miskin ve ihtiyaç sahiplerine hizmet edilmelidir.
İntiharlar dinen ne kadar sakincaliysa; intihara sürükleyen sebeplere çare bulunmaması da o kadar sıkıntıdır.