Eğer rakamları sıkıştırırsanız rakamlar emrinize girer, sizin istediğiniz sonuçlarla kendilerini ifade ederler, anlayacağınız size tabi olurlar reel olmaktan çıkarlar.
“İtiraf edilmiş bir suç aslında kazanılmış bir zaferdir” diye bir söz kalmış hafızamda, yazmadan sizlerle paylaşmadan geçemedim.
Hatalar olur yeter ki organize olmasın. Yeter ki erdem bir tarzla hatalarımızı görüp devamında ısrar etmeyelim. Doğruları itiraf edelim, özür dilemesini de bilelim.
Bu itiraflar, özür dilemeler otomatiğe bağlanmadan, rutin hale getirmeden asli görev edinmeden dürüstçe bu sistemleri gerektiği yerlerde ama nadir olması koşuluyla uygulayalım.
Örneğin kendimden yola çıkayım;
AKP'nin politikalarını çok ucuz bulmuştum beğenmemiştim hata üstüne hatalar yapıyorlardı.
Bir parti veya bin parti hata yapsa umurumda olmaz.
Yapma hakkı ve özgürlüğü var. Bırak yapsın ancak ve ancak hata yapan ve yanlış politikalar üreten kitleleri, tüm ülkeyi olumsuz etkileyen bu parti iktidar partisiyse isim önemli değil işte o zaman işin aslı değişir, rengi değişir, hacmi, kütlesi değişir. Değişmeli de.
Onun için eleştiriyordum.
Örneklendirmek gerekirse Suriye Politikası, Mısır Politikası, Libya ve Suudi Arabistan Kabile Devleti yakınlaşması ve buna benzer daha nice nice anlamsız yanlış politikalar.
Direk olmasa da dolaylı bir itiraz tarzıyla dış politikasını gözden geçiriyor, tamir etmeye çalışıyor.
Bunu Erdoğan bile söylüyor. Bizler elbette ki adam akıllı bir dış politika izlemek, dünya ile entegre olmak durumundayız.
Ancak ve ancak iç işlerine, mezheplerine etnik ve kimliklerine, sınır ve rejimlerine laf edip etkilemek, taraf tutmak durumunda olmamalıyız.
Bir cephenin kahramanı olup öbür cephenin düşmanı olmamalıyız hatta hatta cephe almamalıyız.
Şimdi kontra sorumu tam sorma zamanı eğer AKP sağlıklı bir dış politika üretseydi uygulasaydı şimdilerde komşularımızla iyi geçinmek için barışmaya gerek olacak mıydı? Örneğin Moskov’larla pardon Rusya’yla, Suriye’yle, Mısırla, Irakla ve gelecekte kimbilir daha hangi ülkelerle iyi ilişkiler kurmak, normalleşmek durumunda kalacağız bu dolaylı bir itiraf değilse nedir?
Yapılan ve yapılacak hatalar tüm ülkeyi her bazda negatif etkiliyorsa susmak, yazmamak, eleştirmemek mi gerekir?
Dedim ya hatalarını kabullenip telafi etmeye çalışan ve bu konularda da başarılı yol kat eden AKP'yi inanın bu çalışmalarını kutluyorum, alkışlıyorum hatta hatta bir daha yapmamasını kalben diliyorum.
"Merkel kimsenin ciğerini yemesin. hanımefendi gelsin Türk döneri yesin, Mardin’in çiğköftesini kuzu dolmasını yesin" biz onları bu hale getirelim.
Unutulmamalı ki cepheleşme, kamplaşma kategorize etme beraberinde karşı cepheleşmeyi, karşı kamplaşmayı ve gerginliği getirir her çığlık karşı çığlığı yaratır.
Mevlanalar, Yunus Emre'ler o büyük zatların söylem ve felsefeleri inanış ve yaşam biçimleri TRT'de reklâm yahut dizi, edebiyat göstermelik olmamalı. pratikte de olmalı.
Şiir olmamalı bir yaşam tarzı olmalı.
İtiraf etmek gerekirse hatalarını, yanlışlarını kabullenmeyenler, yapmakta ısrar edenler iflah olmazlar şimdiye değin olanları silmenin, telafi etmenin, özür dilemenin zamanıdır. Hem de hiç vakit kaybetmeden.
"One Minuet" çıkışının açtığı ümit dolu yollar, beklentiler ile beraber yürünen yollar kesişmemeli, zıt olmamalı.
Sanat değil ha-ki-kat olmalı diye düşünüyor ve düşündürmeye gayret ediyorum.
Bir Şiirimle Bitiriyorum.
İLAN
Giden gider,
Bırak gitsin
İzler bırakarak, yaralayarak.
Gelenlere de açma
Gönül kapını.
Sevda bu
Gönül bu
Oyuncak değil
Dilersen ilan ver
"Bir daha aşık olmayacağım" de.
Gidenler ve gidecekler
Aşk'a ihanet edenlerdendir.
Bilinmeli ki aşk'ın özünde
Ayrılık ve ihanete yer yoktur.
O tek yönlü gidişte hiç,
Aşk'a dönüş yoluysa yoktur.
06/07/2016
M.Ekmen
Kalın sağlık ve sevgiyle siz saygın Batmanlılar ve değerli Sonsöz okurlarımız.