Türkiye'de dikkat ederseniz artık seçimlerde partilerin ittifaklarını konuşmaya başladık.
Ne zaman bu tür tür ilişkiler başladı?
Türkiye'de sistem değişikliği ile birlikte başladı.
Yüzde 50'nin üstünde bir oy almak için partiler ittifak yapıyor.
Tek başına bir Parti'nin yüzde ellinin üstünde oy alma şansı yok.
İşte tam da burada partilerin ittifaklarını görüyoruz.
Fikren aynı minvalde düşünmeyen ve farklı görüşleri olan partilerin birlikte ittifak etmeleri pek de kolay olmuyor.
İttifak yapmak tam bir kültür meselesi.
Avrupa da partilerin böyle bir kültürleri vardı ve orada ittifakların bir niteliği var.
Bizde yani Türkiye'ye gelince ittifaklar tamam rant bölüşümü meselesine dönüşüyor.
Tabi bir de tabanların da olacak olan ittifaka inandırılması meselesi var ama Türkiye'de ittifaklar liderlerin anlaşmaları ile gerçekleşiyor.
Kimsenin kendi tabanına bu ittifakı sorduğu veya onayladığı yok.
Demek oluyor ki Türkiye'de partiler kendi tabanlarını koyun sürüsü gibi görüyor.
İşte tam da bu yaklaşım ittifak ruhuna uygun değil ama işin ilginç tarafı tabanların koşulsuz Parti'nin liderini takip etmeleri ve onaylamalarıdır.
Sistem bu ülkenin en büyük sorunsalı...
Sisteme inanmak ve bir sisteme tabi olmak.
Maalesef sistem yok ve tamamen lider tarafından güdülmüş olma mantığı var.
Çok aykırı fikirli partilerin ittifak çıkarılanı korumak için ittifak etmeleri tabanlar da huzursuzluğa neden olmuyor ve bu adayların belirlenmesinde de yaşanıyor.
Parti kimi atıyorsa o onaylanmak zorunda bırakılıyor.
Bunu red eden bir çoğunluk mantığı yok.
Sonra ülkeyi ülkeye şikayet ediyoruz ki, en büyük çıkmaz sokak ve komedi de burada başlıyor.
Bana sorarsanız kimsenin şikâyet etme hakkı da yok, çünkü herkes tıpış tıpış partisinin aldığı yanlış kararı onaylamaya koştur koştur gidiyor.