Corona virüsü şakaya gelir bir tarafı yok.
Toplu mücadele gerektiren bir hastalık.
Mücadele halklarındaki bir eksiklik tüm çabaları boşa götürebilir.
Bediuzzaman: "Vicdanın ziyası, ulüm-u diniyedir. Aklın nuru, fünun-u medeniyedir. İkisinin imtizacıyla hakikat tecelli eder."
Şimdi bu imtizacın tam zamanı.
Ülke olarak kenetlenme corona virüsüne karşı birlik olmak gerekir.
"Hattı müdafa değil de sattı müdafa" etme zamanı.
Her fert ve birey bu müdafaada birer asker gibi görevini yapmalıdır.
Doktorlar tedavi ile uğraşırken, diyanet işin manevi boyutu ile insanları uyarmalı.
Zenginler ellerindeki imkanları fakirlerle paylaşırken belediyeler temizlik yapmalı, siyasi partiler sosyal dayanışmayı güçlendirmeli devlet af yasasi ile katkı sunmalıdır.
Müsbet ilimle din ilmi kol kola beraber hareket etmelidir.
Yoksa bedeli ağır olabilir musebbleri dünya ve ahirette hesap vereceği gerçeğidir.
Biraz da kendimden söz edeyim.
Umre dönüşü Kayseride 16 Marttan beri Karantina altındayız. 14 gün sürecek bu uygulama doğru olandır
Sıkılıyormuyuz?
Iki kişi bir odadayız, bir yanda hasta olma korkusu, özgürlüğümüzün kısıtlanması, dedikodunun bolluğu, sağlıklı bilgi edinme imkanının olmayışı... Bizleri sıkmakta.
İşin sağlık boyutu, tedbir olayı düşünüldüğünde sıkıntımız hafiflemekte.
Dostların sık sık bizi araması sıkıntımızı bir nebzede olsa azaltmaktadır.
Karantina da neler mi yapılıyor?
Odamızdan dışarı çikmamamizi sık sık tenbih ediyorlar. Saat 9 civari kahvaltı, 12 30 öğle 17 de akşam yemeği odalarımıza getirilir.
Her gün ateşimiz ölçülür.
Yeterli oranda temizlik malzemesi verilmiştir.
Test falan yapılmamış, hasta olanlar binada bulunan Dr. gitmekte gerekli tedavi yapılmaktadır.
Karantina imkanlar ve koşullar ne kadar iyi olursa olsun yinede karantina sıkıcıdır.
Bu sıkıcı ortamı "Medrese-i nuriye" yapmak Risale-i nur okumakla giderilebilir.
Hele hastalar risalesini okumak tam bir ilaç gibidir.
Bediuzzaman:
"Ey sabırsız hasta! Sabret, belki şükret. Senin bu hastalığın, ömür dakikalarını birer saat ibadet hükmüne getirebilir. Çünkü ibadet iki kısımdır. Biri müsbet ibadettir ki; namaz, niyaz gibi malum ibadetlerdir. Diğeri menfi ibadetlerdir ki; hastalıklar, musibetler vasıtasıyla musibetzede, aczini, za'fını hisseder. Halık-ı Rahim'ine iltica eder, yalvarır. Halıs, riyasız, manevi bir ibadete mazhar olur. Evet hastalıkta geçen bir ömür, Allah'tan şekva etmemek şartıyla, mü'min için ibadet sayıldığına rivayet-ı sahiha vardir. (hastalar risalesi)