Yaşam yolculuğumuzda farklı acılarla karşılaşırız. Bu yüzden bu zorlu yolculuk, bizim gibi duygusal insanlar için hiç de kolay geçmiyor. Hele hele değerlerine ve akrabalık ilişkilerine bağlı insanlar yaşamları süresince daha çok engeller ve yaşamın zorlukları ile yüzleşiyor. Bu soğuk kış günlerinde büyük bir değerimizi kaybetmenin üzüntüsü içerisindeyim. Acımın büyüklüğü biraz da kendi olabilmenin zorluklarını yenmiş değerlerin yerinin zor doldurulabileceğindendir. Kendisi olmamayanları değiştirebilmek mümkün değildir. Çünkü bu, yaratılış biçimi ve karakter ile ilgili bir durumdur. Kendiymiş gibi görünenlerin çoğu, sahte yüz ve kimlikler yaşıyor. Günümüzde toplumun büyük çoğunluğu korku, kaygı ve çıkarları için kendi değil başkası olarak yaşamayı tercih etmektedir. Her şartta ve her zorluğa karşı kendi olabilenler ise yaşadığımız bu devirde yalnızlaştırılıp ötekileştiriliyor toplumda. Değerlerine, özüne ve düşüncelerine sahip çıkabilmek yani kendi olabilmek, her yiğidin harcı değildir. Bu tarz yaşamı tercih edenler çok azdır aramızda. Bunlardan biri de Dayım Fahrettin Akın’dı. Fahrettin Dayı, duygu, düşünce sahibi ve kendi olabilen ender insanlardan biriydi. Doğruya doğru, yanlışa yanlış dedi hep. Başkalarına yaranmak için rol yapmadı. İradesini başkasına ipotek olarak vermedi, özgür yaşadı son anına kadar. Kimseye bir zararı haksızlığı olmadı, yeteneğini ve gücünü, insanlık ve doğanın yararına kullandı. İnsanlar kendisini bir türlü anlamadı. Bu yüzden kimsenin etrafında olmadığı bir yerde bir ev inşa etti. Onu tanıyanlar yaşam biçimin felsefesini anlamıyordu. Bu yüzden kendisini toplumdan soyutlanmış, kendi dünyasına çekilmişti, yalnız başına yaşıyordu. Köy yerinde örnek bir çiftçi olarak üretim yapıyordu, okuyor ve gerçeklerin yanında yer alarak duygu ve düşüncelerini sosyal medya üzerinden kamuoyu ile paylaşıyordu. Bu kirletilmiş, kimliksizleştirilmiş toplumda kendi olabilmeyi başaran güzel insan Fahrettin Akın Dayımla hep gurur duyuyordum. Kendisi ile son görüştüğümde, Çevre Derneği Başkanı Hasan Argünağa’ya kast ederek “yeğen ben senin ve Hasan Başkanın görevini yapıyorum, yaşadığım bölgeyi boyuna ağaçlandırıyorum, kuşa kurda barınaklar yapıyorum, doğaya yem bırakıyorum” dedi. Çocukluğumuzun da kahramanı olan onurlu insanla bir kez daha gururlanmıştım. “Bahar olunca, mutlaka köye gelin” demişti son sözlerinde. Sözleşmiştik. Köye misafirliğine gidecek. Yarım kalan sohbetlerimizi tamamlayacaktık. Dün ölüm haberini duyunca inanılmaz derecede üzüldüm. Henüz 60 yaşındaydı. İnsanlık için ve doğanın geleceği için yapacak çok işleri vardı. O, benliğinden ayrılmamış, kendi olabilmeyi başaran, hiçbir zaman mütevazılığinden ve insanlığından ödün vermeyen, gurur duyduğum bir kişilikti. Ama artık aramızda değil. Sadece kendisi olduğu ve onuruna sahip çıktığın için, bu dünyada yaşadığın zorluklar, acılar haksızlıklar ebediyette ona muvafakat olarak geri döner. Gülle güle güzel insan. Güle güle Fahrettin Dayı. Mekanın cennet, güllük gülistanlık olsun. Seni hiçbir zaman unutmayacağız.