Bana ait bir cümle değil. Bir fotoğrafta okuduğum duvar yazısıdır. Haklılık payı olmakla beraber kişilerin içlerindeki öküzü dışarı çıkarmak için uydurdukları sağlam bir gerekçe sayarım ben bunu. Çünkü kibarlık insanın yere ve zamana göre değişkenlik arz eden bir hal değil kişinin karakterinin bir yansımasıdır. Zorlanmış bir kibarlık öküzden anca incelmiş hanzo üretir. Evet, katılıyorum incelmiş hanzo olmaya yanlış bir şehir Batman.
Fakat tüm bunlarla birlikte kibar olmaya çalıştığınızda enayi, kılıbık, salak diye tanımlanma olasılığınız da vardır. Bu sadece buraya özgü değil. Kendinin uzağına düşmüş başkalarının hayranlığında biçimsel özentilerle özümsenmemiş kibarlık budalalarını her yerde görürsünüz.
Onun için Batman kibar olmak için yanlış bir şehir değil kibarlığı üstünüze giyemediğiniz giyseniz de üstünüze oturtamadığınız bir şehirdir. Bu hal şehirle alakalı değil sizin kendinizi ifade etme biçiminizle alakalıdır.
Hatırlayanlarınız bilir ben de çok duymuşumdur. 1970’lerin Batman’ı ve Batmanlısı bugünün abuk subuk bilgilerle yüklenmiş eşeklerin anırmasından daha iyi ve daha kibardı. Ama bugün siyaset ve politika konuşmadan 2 saat geçireceğiniz dostunuz masanız yok gibidir. Hatta buna ilişkin çoğu kez sıranın aşka gelmediği bir coğrafyada doğduk büyüyor ama yaşamıyoruz. Yaşamaktan ziyade uzatılmış bir ölüm halidir yaşıyoruz.
Düşünün ki bir düğün seramonisinde gelinin duvağını açan damada gelin “öpme öpme öpme” diye seslenebiliyor. Oysaki örfen de olsa damat gelinin duvağını açacak ve alnından öpecektir onu. Bundan çekinen bir nesil yetiştirdi bu coğrafya ve bu coğrafya da silahlı kuvvetleriyle cinayetler işleyen baskı uygulayan yok sayan devletin ortaya çıkardığı bir sonuçtur bu.
Kibar olmak için yanlış bir şehir değil belki ama kaba olmak için size türlü türlü sebepler üreten bir şehirdir Batman. Ama bu kabalaşmanızı haklı çıkarmaz. Çünkü bu şehir ve şehirli ne örfünü tam yaşayabiliyor ne de örfün sınırladığı kısıtladığı alanda modern olabiliyor.
Örfün kısmen çekildiği alanları modernizm doldurmaya çalışıyor ve ortaya örfün modernime eklenemediği eğrelti ucubelikler çıkıyor. Bu hayatın her alanında böyle sürüp gidiyor cenazelerimiz, düğünlerimiz, akrabalıklarımız, ilişkilerimiz, evrilip evrilip ucube bir form alıyor. Her ucube formun ortaya çıkardığı onlarca sorunla boğuşmak zorunda kalıyoruz. Suda boğulanın kendisini kurtarmaya çalışanı boğması gibi boğuştuğumuzla kalmıyor birbirimizi boğmaya öldürmeye nefessiz bırakmaya başlıyoruz. Ucubeliklerin ortaya çıkardığı sorunların ne örfte ne de modern hayatta karşılığını bulmak mümkün olmuyor.
Bakın mesela eğer örfe bırakılsa bu olur muydu dediğim ya da adliyeye, hukuka, mahkemeye terk edilse yine olmazdı diye düşündüğüm iki örnek. Daha dün Erköklü (Ermiye) köyünde amca çocukları ne olduğunu bilmediğim bir sebepten ötürü birbirine kurşunlar yağdırdı ve bu olay birinin canına mal oldu. Daha öncesinde yine akrabalar arasında başlayan ve polis koridorunda hastane aciline götürülen bir yaralının sedyede öldürüldüğünü biliyorsunuz. Miras anlaşmazlığı yüzünden çıktığı iddia edilen çatışmada 2 kişi ölmüş 5 kişi de yaralanmıştı.
Hep söylerim yaşamak kolay ama beceremiyoruz. Saçma sapan formlar üretiyor ve kompleks girift bir hale getirdiğimiz yaşamın sorunların şikayetçi olup duruyoruz. Oysa ki..
Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde
Oysaki seninle güzel olmak var
Örneğin rakı içiyoruz, içimize bir karanfil düşüyor gibi
Bir ağaç işliyor tıkır tıkır yanımızda
Midemdi aklımdı şu kadarcık kalıyor.
Sen o karanfile eğilimlisin, alıp sana veriyorum işte
Sen de bir başkasına veriyorsun daha güzel
O başkası yok mu bir yanındakine veriyor
Derken karanfil elden ele.
Görüyorsun ya bir sevdayı büyütüyoruz seninle
Sana değiniyorum, sana ısınıyorum, bu o değil
Bak nasıl, beyaza keser gibisine yedi renk
Birleşiyoruz sessizce.
EDİP CANSEVER – YERÇEKİMLİ KARANFİL