Tarih 1095’yi gösteriyordu. Doğu Roma yani Bizans, Müslümanların İstanbul önlerine yaklaşması üzerine Batı Roma’da bulunan Hristiyanların Dini Lideri Papa’dan yardım istedi.
Bunun üzerine Hristiyanların lideri Papa II. Urben harekete geçti. 1095 yılında Fransa’nın Klermon şehrinde toplanan konsilde, senyörleri, şövalyeleri ve bütün Hıristiyanlar’ı, “Tanrının barışının korunması” adı altında başta Fransa olmak üzere tüm Avrupa halkını Haç için Müslümanlar’la savaşa çağırdı.
Haçlı ordusu “Barışın Korunması” adı altında Müslümanlarla savaşmak ve Hristiyanların kutsal beldesi olan Kudüsü ve Beytil Mukaddes, yani Mescidi Aksa’yı almak ve Kıyamet Kilisesinde buluşmak üzere 100 bini bulan bir ordu oluştu.
Bizanslılar’ın yardımı ile Yalova üzerinden İznik’e gelen Haçlılar, Anadolu Selçuklu Sultanı I. Kılıç Arslan’ın kardeşi Davud tarafından büyük bir mağlûbiyete uğratılır.
Haçlılar durmadılar. Bu sefer Alman, İngiliz, Belçika, Fransız, İtalya, Norman ve tüm Avrupa’dan Kontların, Düklerin, Şövalyelerin idaresinde daha büyük bir Haçlı ordusu yola çıkarıldı. 1096’da Anadolu’ya gelen ve sayıları 600 bini bulan Haçlılar’la I. Kılıç Arslan savaşsa bile sayılarının çokluğu karşısında başarılı olamadı. Geri çekilmek zorunda kaldı. Önlerinde bir engel kalmayan Haçlı ordusu aç perişan Ekim 1097'de Antakya kalesi önüne geldi.
Antakya Büyük Selçuklu Devletinin idaresindeydi. Kale komutanı Suriye Șam Meliği Dukak'tan, Halep Meliği Rıdvan'dan, Artuklu Sökmen Bey’den, Hama emirinden askeri destek istemesine rağmen bu beylerin aralarındaki çıkar çekişmeleri nedeniyle birliktelik oluşmadı. Ve hergelen Haçlılar ı yenmeyi başaramadı.
Haçlı ordusu kaleyi ele geçirince katliam ve talana başladı. Sivil Müslümanları, kadınları ve çocuklar kılıçtan geçirip öldürdü. Haçlılar Antakya'yı zapt etmelerine rağmen yiyecek bulamadıklarından insan ölüsü yeme yani yamyamlık yapmaya başladılar. Öyle ki "Ma'arrat al-Numan" adlı kaleyi ele geçirdiklerinde öldürdükleri Müslümanların etlerini kazanlarda kaynatıp yedikleri bildirilir.
Müslümanların iç çekişmeleri, İslam Halifesinin duyarsızlığı, Papa’nın gayreti, Hristiyanların birlik beraberliği, azmi, gayreti sonucu Haçlı Ordusu Hz. Ömer döneminde fethedilen Kudüs’ün kapılarına dayandı.
Hristayan güçlerin dini lideri Papa Hristiyanları bir araya getirip ittifaklar kurduğu büyük Haçlı gücü, Müslümanlar bölük pörçük birbirleriyle uğraşmaları nedeniyle Kudüsü ele geçirdi.
Bundan sonra Kudüs’te yeni bir sayfa açılır. Kudüsü ele geçiren Haçlı ordusu Kudüs'te iki gün içinde 70 binden fazla Müslüman ve Yahudiyi kılıçtan geçirerek dünya tarihinde eşine az rastlanır bir vahşet gerçekleştirdi.
Zamanı yaşamış Latin bir tarih yazar "Gesta Francorum" adlı eserinde “Askerlerimiz burada o kadar çok kişi öldürülmüştü ki ölenlerin akan kanı askerlerimizin ayak bileklerine kadar yükselmişti.
Foucher de Chartres'ın tarih kitabında “Bir tapınakta 10.000 kişi öldürüldü. Gerçekten orada olsaydınız ayaklarımızın ayak bileklerine kadar öldürülenlerin kanı ile kaplanırdı. Buradaki hiç kimse hayatta bırakılmadı; ne kadınların ne çocukların hayatını bağışladılar.
Haçlı yazarlardan biri olan, Aguiles'li Raymund bu vahşeti övünerek şöyle anlatır: “Görülmeye değer harika sahneler gerçekleşti. Adamlarımızın bazıları - ki bunlar en merhametlileriydi - düşmanların kafalarını kesiyorlardı. Diğerleri onları oklarla vurup yere düşürdüler, bazıları ise onları canlı canlı ateşe atarak daha uzun sürede öldürüp işkence yaptılar. Şehrin sokakları, kesilmiş kafalar, eller ve ayaklarla doluydu. Öyle ki yolda bunlara takılıp düşmeden yürümek zor hale gelmişti. Ama bütün bunlar, Süleyman Tapınağı'nda yapılanların yanında hafif kalıyordu. Orada ne mi oldu? Eğer size gerçekleri söylersem, buna inanmakta zorlanabilirsiniz. En azından şunu söyleyeyim ki, Süleyman Tapınağı'nda akan kanların yüksekliği, adamlarımızın ayak bileklerinin boyunu aşıyordu.” der.
Tarih yazarı İbnü'l Kalanisi “Zeyl Tarih Dimaşk” adlı tarihinde" Ahaliden çoğu öldürüldü. Sinagoglarına sığınan Yahudileri Franklar kafalarının üstünden yaktılar. Bu yangından sonra hiçbir yaşayan Yahudi kalmadı.” Derken “Haçlı askerleri havra içerisinde Yahudileri yakarak öldürürlerken "İsam, Sana Tapıyoruz" ilahisini yanmakta olan Yahudilerin ilintilerini bastırmak için bağıra bağıra okuduklarını ve bununla eğlendiklerini” yazar.
Tarih yazarı Ali İbnü'l Esir Al-Kamil fi'l Tarih adlı eserinde “Kutsal şehrin nüfusu kılıçtan geçirildi ve Frenkler bir hafta süren bir Müslüman katliamda bulundular. Mescid-i Aksa ve çevresinde yetmiş binden fazla kişiyi öldürdüler.” demektedir.
Rivayetlerde bütün şehir ölü cesetlerle doldu. Şehir fena koktuğu için ölü cesetleri şehirden çıkarıldı. Oralarda sanki yüksek evler gibi yığınlar oluştu. İnançsızların –Müslümanlar kastediliyor- Bu kadar büyük katliamını hiç kimse görmüş duymuş değildi. Yakılan ölü cesetleri sanki piramitler gibi yığılmıştı. Kaç kişinin öldürülmüş olduğunu Allahtan başka kimse bilemez.
Kudüs ve Mescidi Aksa yani Beytül Makdis; Zamanın Avrupalıları, yani Haçlılar tarafından ele geçirildiğinde tüm Müslüman ve Yahudiler katledilmiştir.
Ne yazık ki bugün de yine Müslümanlar bölük pörçük, iç çekişmelerle uğraşırken Hristiyan haçlı güçleri o gün katledilen Yahudilere sahip çıkarak bu gün o Yahudilerle birlikte Gazze ve Mescidi Aksa da onbinlerce Müslümanın kanını akıtmaktak geri durmamaktadırlar.