17 günlük sokağa çıkma kısıtlamasında kitap okumaya ağırlık verdim. Okuduğum kitapların yanında sosyal medyada dolaşırken ilginç gördüğü ve hoşuma giden iki hikayeyi sizlerle paylaşmak istiyorum.
İlgi ile okuyacağımız hikayeden ve olaydan, anlatılan öyküden dersler alacağınızı umarım. Keyfili okurlar…
***
YAŞAYARAK ÖĞRENMEK
Napolyon düşman askerlerinden kaçarken, bir dükkâna girmiş.
Dükkan sahibine hemen kendisini saklamasını emretmiş.
Adam Napolyon'u saklayıp, biraz sonra gelen düşmanları da "Az evvel biri koşarak şu tarafa kaçtı" diye savuşturmuş.
Biraz sonra Napolyon'un muhafızları yetişmişler. Adamcağız ömründe bir daha karşılaşamayacağı Napolyon'a sormuş: "Efendim, af buyurun ama merak ettim, ölümle bu denli burun buruna gelmek nasıl bir duygu?"
Napolyon birden öfkelenmiş. "Sen kim oluyorsun da benimle böyle dalga geçercesine konuşabiliyorsun?" diye bağırmış.
Askerlerine, adamcağızı kurşuna dizmelerini emretmiş.
Askerler adamın gözünü bağlayıp, karşısına dizilmişler.
Mermiler namlulara sürülmüş, artık "ateş" emri verilecek.
Adamcağız içinden 'Ah, ne yaptın sen? Şimdi ölüp gideceksin diye düşünürken, arkadan bir çift el uzanmış, gözündeki bağı açmış.
Tek cümleyle cevaplamış Napolyon: "İşte böyle bir duygu!"
"Yaşayarak öğrenmek, bedeli en yüksek öğrenme biçimidir."
***
GERÇEK VE GÜZEL BİR HİKAYE
29 Nisan 2020 günlerden Çarşamba Balıkesir şehir hastanesi santralinin telefonu çaldı.
Arayan yaşlı bir büyükanne idi.
Çekingen bir sesle tonuyla sordu:
-Bir hastanın durumu hakkında bilgi verebilecek biriyle görüşmem mümkün mü acaba?
-Ben size yardımcı olayım hanım teyzeciğim.
Hastanın adı ve oda numarası nedir?
Büyükanne yorgun ve titrek sesiyle söyledi:
-Halime K...Oda numarası 114.
-Siz birkaç dakika hatta kalın, ben hemşirelerden durumunu öğreneyim.
Birkaç dakika sonra santral operatörü telefona geldi:
-Haberler iyi teyzeciğim. Hemşiresi bana Halime hanımın durumumun gayet iyi olduğunu söyledi. Tansiyonu, kalbi şekeri çok iyi durumda olduğunu ve doktoru Sami bey onu cuma günü taburcu etmeyi düşünüyormuş.
-Sağolun ne güzel haberler verdiniz bana, öyle endişeleniyordum ki! Allah razı olsun evladım.
-Bir şey değil teyzeciğim,… pardon Halime hanım yakınınız ya da akrabanız mı?
“-Yok evladım, Halime Kaya benim… Hiç kimse bana bir şey söylemiyor da…”