Batman’da hayvan besiciliği, 50 yıldır şehrin çoğunluğunda yaygın bir şekilde yapılmaktadır.
Hayvancılık genelde yayla ve meraları geniş olan yerleşim alanlarında yapılır.
Bizde ise beton binalarla çevrilmiş şehir içinde yapılır.
Tabi bunun birçok sebebi var.
Neredeyse kırk yıldır kırsalda etkili olan ve halen devam eden çatışmalı ortamdan tutun, ekonomik, sosyal birçok nedeni var.
Şehir merkezinde halen yüzlerce aile besicilik yapıyor.
Lüks AVM’lerin bitişiğinde havan ahırları veya otlatılan hayvan sürüleri, sıradan bir durumdur bizim için.
Şehir içinde hayvan besiciliği yapanlar için bu uğraş tek geçim kaynağıdır.
Şehrin süt ve et gibi temel gıda ihtiyaçlarını karşılamada da ciddi manada fayda sağlıyor bu durum.
Yüzlerce ailenin geçim kaynağı olan bu uğraşın çevre, görüntü kirliliği açısından olumsuz etkileri de var tabi.
Sokaklarda tezek, hayvan gübresi, ahırlardan çıkan pis sular ve kokular, hayvanların yeşil alanlara zarar vermesi, trafiği tehlikeye atma gibi birçok zararı sayılabilir.
Bu yüzden hayvancılığın şehir dışında uygun şartlarda yapılması için yıllarca uğraş verdik.
Ama maalesef halen şehir içerisinde besicilik yapanların sorunu çözülmedi.
Ama buna rağmen Gap Mahallesi gibi merkezde besicilik yapanların sayısı azalıyor.
Bunun nedeni, mahalle zemini uygun olmamasına rağmen bundan 7-8 sene önce belediyenin sırf bu mevkide arsalar değerlensin diye imar değişikliği ile kat sayısını arttırmış olmasıdır.
Nitekim Gap Mahallesinde bir anda koçerlere ait hayvan ahırlarının yerine betondan koca apartmanlar yapıldı.
Birçok kişi hayvancılığı bırakıp değerlenen arsalarını yüzde elli kat karşılığı müteahhide verdi.
Her birine, arsa büyüklüğüne göre daireler verildi.
Kiminin 5, kiminin 10 dairesi var ve bir dairelerde oturup kira geliri ile geçimini sağlıyorlar.
Eskiden koçerlerin yoğunlukta olduğu sokaklardan birine de kafeler sokağı ismi verilmiş.
Bu sokakta eskiden hayvancılık yapılıyordu, üretim vardı, müstakil evler, yeşil bahçeler, tandırlardan sıcak ekmek kokusu, akşamları ev önlerinde buluşmalar, hoş sohbetler vardı.
Şimdi ise kafeler, eğlence, her türlü içecek yiyecek, aşırı tüketim, tembellik, gürültü, lümpenlik ve rotası belli olmayan bir gençlik var.
Sevgilisini alan, soluğu burada alıyor.
Eskiden zor şartlarda üretim yeriydi bu sokak, şimdi ise tüketim yeri olmuş.
Eskiden tezek, şimdi nargile dumanı kokusundan geçilmiyor.
Eskiden dostluk, akrabalık, komşuluk dayanışma, yardımlaşma vardı şimdi ise bencillik, banane’cilik, herkesin herkese yabancı olduğu bir ortam var.
Yani ciddi anlamda bir kültürel erozyon yaşanıyor eskiden koçerlerin yaşadığı Gap Mahallesinde.
Koçerler Sokağı ismi resmiyette de değişmiş, şimdi olmuş Kafeler Sokağı.
Bana sorarsanız her bakımdan Koçerler Sokağının hali, Kafeler Sokağından daha iyiydi.
Çünkü o zamanlar üretim vardı, dostluk vardı, içten sevgi vardı, muhabbet vardı, yardımlaşma vardı.
Peki, şimdi eskiden ne kaldı geriye?
Yoz ilişkilerden, beton binalardan başka ne kaldı?