2 gün önce haberlerde gözüme çarpan bir detay canımı sıkmaya yetti.
Öyle alelade bir haberin alelade bir detayı değildi. Kendi kuşağımdan her Batmanlının belleğinde hala bütün canlılığıyla dipdiri duran 90’lı yılların kanlı dönemlerini hatırlatan ve yine yeniden neden Batman ve neden Batmanlılar diye düşündürten bir detaydı bu.
“Şanlıurfa'nın Akçakale ilçesinde sınırda yapılan operasyonda Irak İslam Şam Devleti'ne (İŞİD) ait olduğu belirlenen 5 örgüt mensubu yakalandı. Militanların Şanlıurfa ve Batman nüfuslarına kayıtlı olduğu bilgisi alındı”
Yukarda detayını alıntıladığım haberin 90’lı yıllara tanıklık eden her birimize aynı şeyi sordurduğundan şüphem yok.
Neden yine ve hala Batman? Takva kisvesine bürünmüş her cinayet örgütünün içinde neden Batmanlılar yer almak zorunda anlamış değilim.
Sosyal açıdan analiz edildiğinde Batman içinde yer aldığı bölgede eğitim oranı ve okuyan nüfusuyla hep önde olan bir il değil mi?
Ekseriyeti memur ve işçi sınıfını oluşturan bir nüfusa sahip değil mi?
Batmanlılar 90’lı yılları en ağır ve en acı şekilde deneyimlemedi mi?
Buna rağmen Batmanlılar hala IŞİD gibi İslam adıyla ve gittikçe daha da vahşileşen bir terör ve organize cinayet örgütünün saflarında yer alabiliyor.
Neden?
Daha önce de yazdım yeniden hatırlatmak ihtiyacındayım genel itibariyle bu bölgede ve özelde Batman’da İslami cemaatlerin ve adına STK deyin STÖ deyin fark etmez temelde İslami kaygılarla örgütlenen her İslami yapının IŞİD vahşetine çekingen tutuk ve saygılı tepkisizliği, bölgeden ve Batman’dan o cinayet örgütüne her bir katılımın sorumlusudur.
Bu habere konu olan kadarı belki ama sizde mutlaka duymuşsunuzdur.
Falanca köyden bir adam çoluk çocuğuyla cihada gidiyorum deyip IŞİD’e katılmış. Filancaların oğlu IŞİD örgütüne dahil olmuş.
Ve bilmediklerimiz duymadıklarımız…
Ve bir diğer detay haberin ya da habercinin IŞİD mensupları için terörist değil militan ifadesini kullanıyor oluşu.
Yıllardır her bir Kürt için terörist ifadesini kullanmak konusunda bonkör davranan Türk medyası sıra IŞİD’e ve katillerine gelince militan demekle yetinmesi, yine benzer şekilde hükümetin çekingen tutuk saygılı tepkisizliğiyle alakalıdır.
Bölgedeki her bir İslami cemaat IŞİD’e karşı somut net tepkilerini göstermedikçe, hükümet IŞİD’in yaptıklarını açık bir dille terör olarak tanımlayıp İsrail’i eleştirdiği gibi ve kadar sert bir dille eleştirmedikçe IŞİD’e katılacak her bir vatandaşın yaptığından sorumlu olacaktır.
Biz Kürtlerde çocukluğumdan hatırladığım yaygın bir davranış şekli vardır.
Anneler ve babalar kabahati cezalandırırken kendi çocuklarına karşı yabancı çocuklara karşı olduğundan daha acımasız davranır, yabancıyı eleştirip bir tokatla cezalandırırken kendi çocuğunu tekme tokat döverlerdi.
Teşbihte hata olmaz ama maalesef bu cinayetler ve bu vahşet mensubu olduğumuz aynı dinin adıyla yapılıyor.
Hiçbir zaman “İslami terör” ifadesini kullanmasam ve kabul etmesem de hiçbir terör şeklinin İslam’da yer almadığına iman etmiş de olsam maalesef bu terör Müslüman olduklarını iddia edenlerce yapılıyor ve sırf bu noktadan hareketle İslam adına yapılan bu terörün doğrudan İslam’a yönelik terörden daha ağır sonuçlar doğurduğunu ve doğuracağını düşünüyorum.
Ben bir Müslüman olarak ikisinden de kendimi muhafaza etmeye çalışsam da tercih yapmak durumunda kalırsam zalim olup da İslam’a halel getirmektense mazlum olmayı tercih ederim.