Evliya Çelebi Seyahatname’sinde ve Ahmet Vefik Paşa ise Lugat-ı Osmani’sinde şaka kelimesini “eğlenme, eğlence” olarak tarif eder.
Yani şakanın maksadı da neticesi de eğlenmedir.
Şakanın mayasında eğlenme varken tatlı olması gereken şey acıya dönüşebilir mi?
Niyetlerimiz midir şakaya renk ve tat veren?
Hayatın kendisi şakaysa –pek çoğumuz kötü bir şaka olarak görürüz- hayata dair her şeyi şaka malzemesi yapabilir miyiz? Yanımızdan yöremizden geçen her hayatı çiğneyip tükürebilir miyiz sözgelimi?
Şakanın hududu var mı? Varsa nereye kadar uzanır?
Evet, şakanın bir hududu var ve bu hudut insandan insana değişir.
Sadece insandan insana da değil, ruh hallerine göre de değişir. Her şakayı kaldırabilecek yapınız, yeri gelir en masum şakanın altında ezilir.
Kötü bir niyet taşımadığımız halde muziplik yapalım derken bir ruhta derin yaralar bırakabilir ve öz güven kaybına neden olabiliriz; ya da içine kapanık bireylere dönüştürebiliriz insanları.
İnsanların aileleri, karakter yapıları ve kimi davranışları ya da yaşadıkları sıkıntılar karşısındaki acemi tavırlarıyla ilgili acımasızca şakalar yapabiliyoruz.
Yetinmiyor, şakalara mecazlar karıştırıyoruz. Üstüne kinaye cilası çekiyoruz bir de. Kurşun gibi delip geçiyor zaman zaman bu mecaz ve kinayeler.
Gerçekleri bir tül perdenin ardına gizleyip kahkahalar eşliğinde iğnelemeyi ve yüze vurmayı maharet sayıyoruz.
Bize şaka gibi geliyor. Şaka sanıyor ve gülüyoruz. Belki muhatabımız da gülüyor. Ama gerçekten buna alınmadan mı, kalbinde bir kırıklık, içinde bir burukluk olmadan mı gülüyor şakaya?
Birilerini güldürürken, bir başkasına acı veren, inciten şey şaka kategorisine girer mi?
Şakaya maruz kalanı, şakayı yapan gibi güldürüp eğlendirebilmeli şaka.
Şakaya hudut çizerken ölçütümüz bu olmalı belki de.
Bir başkasını üzen ve kırıp döken şey şaka değildir; içinde bulundukları topluluğun eğlencesi için en zayıf kişinin ruhunu masaya meze olarak sunmak da…
Kötü adamların halka oluşturup güçsüz gördükleri birini iştahlı kahkahalarla aralarında tokatlamasına benzer bu.
Acı dayanılmaz bir raddeye gelince ve kaybedecek bir şeyi kalmayınca kişinin, bir isyan fitili ateşlemesini bekliyoruz böyle zamanlarda.
Hayat işte!
***
Marketlerde raflar arasında dolaşırken günlük gelen zamlar yüzünden devamlı değişen etiketlere her defasında aynı hayret ifadesiyle bakıp şakalar yapabiliriz.
Politikacıların günün havasına göre değişen tutarsız düşünceleri ve söylemleriyle ilgili şakalar da yapabiliriz, ihtiyatı elden bırakmadan tabi.
Ucuz yağ kuyruklarında beklerken ve piyasa araştırması yapmak için ayaklarımıza kara suların inmesi pahasına market market dolaşırken de şakalar yapabiliriz.
Torpil yapıp hak etmedikleri makamlarda oturanlar da acımasız şekilde şakalara konu olabilir.
Yüksek kiraların, el yakan pazar fiyatlarının, düşük ücretlerin, astronomik fiyatlar karşılığında ilana koyulan araba ve evlerin, taksitle dahi alamadığımız elektronik aletlerin ve borsa göstergeleri gibi yerinde durmayan oynak zamların sebep olduğu trajikomik durumlar ve bunun gerçek nedeni dış güçlerle ilgili de yaratıcı şakalar yapılabilir.
Ama…
Her gün yüzüne baktığı karısının/kocasının kafasının içinde bir başkasına ait yüzün, sesin, kokunun ve hayalin ev sahibi rahatlığıyla gezdiğini bilen talihsizler şakalara meze olmamalı mesela…
Ailesine yetebilmek için günün büyük bir bölümünü aç geçiren ve bisküvi yemekten midesi büzüşen fedakâr emekçi sınıfı da malzeme yapılmamalı…
Çok çalışmasına rağmen atanamayan üniversite mezunları ve kıyı bucak baktığı halde tabiatına ve öğrenimine uygun bir iş bulamayanlar da halkanın dışında bırakılmalı.
Geçinmenin pek de mümkün olmadığı asgari ücretle bu kurtlar sofrasında mucize eseri hayatta kalmayı başardıkları için üstün başarı madalyasıyla taltif edilmeyi hak edenlere de ilişmemek gerekir.
İnsanların hassasiyetleri olan konularda da şaka yapmaktan kaçınmalı mesela. Dini olabilir, ırkla ilgili olabilir, görünüş ve vücut bütünlüğüne yönelik olabilir…
Velhasıl insanı incitecek her şey, şaka kümesinin dışında tutulmalı.
Evet, aziz okur…
Şaka tezgâhımıza hangi malzemeleri koyacağımızı iyi seçmemiz lazım.