Ekonomideki hareketliliğin faturası hepimize çıkıyor.
Bu köşede yazdığım yazılarda aylardır artan hayat pahallığına dikkat çektim bu.
Zam yağmuru herkesi kara kara düşündürüyor.
Ekonomist değilim.
Hayat pahallılığı ve yoksulluk üzerinden hükümeti köşeye sıkıştıracak siyasetçi de değilim.
Kimsenin etkisinde kalmadan, sadece vicdanımın sesine kulak vererek duygu ve düşüncelerimi yazıya döküyorum.
Türkiye Ekonomisindeki dalgalanma herkesin gündeminde.
Döviz ve altındaki artış devam ediyor.
Geçmişte uygulanan istikrar programı sayesinde 2001 ile 2010 yılına kadar Türkiye, en rahat dönemini yaşadı.
Bolluk ve bereket dönemiydi Ak Parti’nin bu dönemlerdeki iktidar dönemi.
2012’den bu yana ise ekonomide kriz belirtileri görünmeye başladı.
Yıllar ilerledikçe hayat pahalılığı da arttı.
Şu anda ekonomi bıçak sırtında.
Hükümetin acil önlemler alması gerekiyor.
Hem korona salgını hem baş gösteren hayat pahalılığı, bizi zor bir dönemin beklediğine işaret.
Bu zorlu süreçte siyasi hesaplar peşine düşmek, karaborsacılık yapmak ve krizden nemalanmaya çalışmak, en büyük ahlaksızlıktır.
Bu zor dönemi atlatmak için herkesin elini taşın altına koyması gerekir.
Yaşanan hayat pahalılığının nedeni her neyse, el ele verip bu girdaptan çıkmak gerekir.
Özellikle önümüzdeki 3 ay, çok kritik.
Hem tarımsal girdiler hem turizm gelirlerindeki azalmayı ele alacak olursak, altın ve dövizin yükselmesi nedeni ile tedarik zincirinde sıkıntılar yaşanabilir.
Bu sıkıntılar piyasalarda paniğe neden olursa vay halimize.
Bu yüzden bu kritik 3 ay, büyük bir ekonomik krize dönüşmeden gerekli önlemler alınması gerekir.
Öncelikle döviz ve altının ateşini düşürecek yol ve yöntemler bulmak gerekir.
Çünkü döviz ve altındaki yükseliş, iğneden ipliğe her şeyin fiyatının artmasına yol açıyor.
Yatırım ve üretimde düşüşler gözleniyor.
Bu durum ne devlet ne de vatandaş için ekonomik yarar sağlamaz.
Bu işten kimsenin kârlı çıkamayacağı kesindir.
Bu yüzden özelikle kur politikasında acil istikrar gereklidir.
Bunun için de kim tedbir alabiliyorsa mutlaka dikkate alınmalıdır.
Yaşanan ekonomik sorunlardan dolayı toplumsal felaket tellallığını yapanlar unutmasınlar ki hepimiz bu gemideyiz.
Ekonomide istikrar şarttır.
Özellikle devlet kurumlarının kemer sıkma politikaları uygulaması gerekiyor.
İsraf ve çok acil olmayan yatırımların durdurulması gerekir.
Enflasyon ne kadar artmış-artmamış, bu dönemde bunu tartışmak çok anlamsız geliyor.
Çünkü her şey bir anda iki katı fiyatına çıktı.
Bunu hayatın her alanında görmek mümkün.
Bundan en çok etkilenen de kuşkusuz yoksul kesim olacaktır.
Önümüzdeki kış mevsimi, ekonomik açıdan da çetin geçecek gibi görünüyor.
Temennim o ki fiyat artışlarına yol açan kur oranlardaki artış durdurulur, piyasaya istikrar ve bolluk gelir.