Kur’an onu okuyan için bir gıda olmalı. Nasıl ki yemek onu sindirenin gözünde görmeye, kulağında işitmeye, aklında düşünmeye, kalbinde sevmeye, elinde tutmaya dönüşüyorsa, Kur’an-ı Kerimde kendini yiyip sindirenin hayatına dönüşmektedir. O’nun la bakar, O’nun la düşünür, O’nun la duyar..
Kur’an-ı tertil ile okumalı. Tilavet dilin, kıraat aklın, tertil kalbin okumasıdır. Akıl eden kalbin okuyuşu hem kıraat, hem tertil ile okumaktır. Tertil ile okunan ayetin anlamını bilinç kavramaya yoğunlaşırken, bilinç altın da kavranan o anlamı duyguya dönüştürür. Bunun sonucu da bazı ayetler insanı ağlatır. Bazı ayetlerde farkındalık o kadar yükselir ki, insan o ayeti bir türlü okuyup geçemez. Adeta o ayette çakılır kalır. İnsan geçip gitmek istese, ayet geçip gitmez. Okuyanın geçip gitmesine kendisini arkada bırakmasına izin vermez.
Tertil ile okumanın en güzel örneği Nebi Muhammed. Bir salat esnasında ‘’ Azap edecek olursan onlar senin kullarındır, ama bağışlarsan şüphesiz Aziz olan da , Hakim olanda sensin.’’(Maide suresi;118.ayet) ayetini okumuş geçip gitmemiş defalarca tekrarlamıştır. Yine bir defasında besmeleyi 20 defa tekrar etmiş. Yine , Kur’an okurken ‘’Katımızda prangalar ve gözleri faltaşı gibi açan bir ateş var’’ (Münzemmil suresi;12.ayet) ayetine gelmiş Allah diye bağırmış. Yine sahabeden Hasan EL-Basri; ‘’ Allah’ın nimetini saymaya kalsanız asla baş edemezsiniz’’(Hicr suresi;34.ayet) ayetini okurken ağlamaya başlamış. Yine Ömer bin Abdülaziz Leyl suresini okurken ‘’ Oraya sorumsuzluğun zirvesinde olan azgınlar girer’’ ayetine gelince ağlamaya başlamış. Diğer ayetleri okuyamamış.
Kur’an-ı Kerimi tüme varım yoluyla okumalı. Kur’an-da ki bir konuyu o konudaki tüm ayetleri birlikte okuyarak bir sonuca ulaşmalı. Anlayarak okumak tüme varımdır. Diyalog kurarak okumalı. Kur’an okumak iki özne arasında diyaloğa girmektir. Kur’an-da insanda öznedir. Kur’an insanı nesneleştirmek için nazil olmadı. Aksine hayat ve dünya karşısında insanın nesneleşmesini önlemek için nazil oldu. Ona özneliği öğretti. Bu nedenle Kur’an okurken ayetlerle diyaloğa girmek, Ona sorular sormak ve sorularına cevap vermek gerekir. Doğru sorular sormak ve alınan cevaplara ‘’Lebbeyk’’ demek gerekir. O sorular; iyi ki sormuşum dediğimiz, Sormazsam ölürüm dediğimiz sorular olmalı. Her ayeti muhtemel bir sorunun cevabı olarak okumalı ve ayetlerin hangi muhtemel sorulara cevap olarak nazil olduğu üzerinde kafa yormalıdır.
Kur’an-ı Kerimi ön yargıyla değil, ön bilgiyle okumalı. Kur’an-ı ön bilgiyle okuma, imanla Ona yönelerek okumaktır. İman güvendir. Kur’an-a güvenene Kur’an bağrını açar. Kur’an-ı severek okumalı Zıddı mecburen veya işi düştüğünde okumaktır. Kişinin Allah’a olan sevgisini anlamak için Allah’ın kelamına nasıl davrandığına bakılır. Sevgi karşılıklıdır. Allah El-Vedud’dur. Hem sevgi ister hem de sever. El-Vedud olanın vahyi olan Kur’an-ı Kerim; kimsenin sevgisini karşılıksız bırakmaz. Kur’an-ı duaya icabet olarak okumalı; zira insan sorar, Kur’an cevap verir. İnsan dua ile ister, Allah vahiy ile insanın isteğine karşılık verir. Kur’an-ı bir metin ve yazı olarak değil, bir hitap ve söz olarak okumalı. Sadece sesin barındırdığı anlam değil, sesin barındırdığı anlama uygun tonlamayı, hüznü, sevecenliği, şefkati, haşmeti, seceati, rahmeti, meveddedti, muhabbeti duymalı.
Kur’an-ı Kerimi iniş süreci dikkate alarak okumalı. Ayetin iniş sürecinde hangi zaman dilimine denk geldiğini merak, O ayetin nereye bastığını meraktır. Kur’an ayetlerinin arzdaki ayakları olan lafızların nereye bastığını bilmeden arştaki başı olan manalarının ne söylediği tam anlaşılmaz. Kur’an-ı Kerim: içinde hiçbir kuşku taşımayan, kaynağı ve taşıdığı hakikatler açısından kuşkudan arındırılmış garanti veren tek kitaptır. Oysa Kur’an-ı kerim kendisini defalarca açık ve açıklayıcı olarak niteleyen vahiydir. Allah cümlemizi Kur’an-ı nasıl okumalı bilincinde olanlardan eylesin! Selam ve dua ile.