Coğrafyamızı maddi ve manevi olarak ayakta tutan yegane güç Kur’andır!
Malazgirt’ten 15 Temmuza kadar kazanılan bütün zaferlerde, Kur’an’ın mührü ve gücü vardır. Huzur, barış ve zenginlikte de…
Böyle bir gerçeklik ortada iken bu coğrafyada birilerinin hala Kur’an okudu veya okuttu diye hapiste olması, kabul edilebilir bir durum değildir!
Bunları içeri atanlar, Malazgirt ve 15 Temmuz ruhunu yok etmeye çalışan haçlı çocuklarıdır. Bu haçlı çocukları, kendilerini hocalarına satıp, onun bütün sapkın fikirlerini hayata geçirmiş, İslam kardeşliğini, hak, hukuk, vicdan, İslam, Kur’an gibi değerleri rafa kaldırmışlardır.
İslam için çalıştıklarını sanıp birçok İslami değeri ayaklar altına almışlardır. İftira atmış, şantaj yapmış, cinayetler işlemiş, suçsuz insanları hapse attırmışlardır.
O günlerde bu kansızların neredeyse her dediğine inanıyordu toplum!
Çünkü onlar devletti ve bunlar namaz kılan adamlardı!
Onlar hocaları dedi diye, Cevzet Soysal’ı infaz edip gömemezdi, işkence edemez, iftira atamazdı, tüm ülkenin gözüne domuz bağı bağlayamazlardı!
15 Temmuz’da gördük, olmaz dediklerimizin, bunların fiillerinin önünde devede kulak kaldığını gördük!
Dersimizi aldık! Şehitlerimizi gömdük! İftiraları, hırsızlıkları, yolsuzlukları, sinsilikleri gördük!
Şimdi devlet bunların zulümlerine mukabil bunları topluyor!
İyide bunların yaptığı zulüm ve kumpaslarla birileri hala hapiste yatıyor!
Bunun ertelenecek ötelenecek yanı yok!
15-20 yıldır, bir iftira sonucu içeride yatanlar var!
15-20 yıl sadece Kur’an dersi verdi diye içeride yatanlar var!
15-20 yıl dışarıda nişanlısını beklerken yaşlanan gelinler var!
Bundan 15–20 yıl önce bu kumpas duruşmalarından birine katılmıştım. Birkaç devlet memuru üniversite yıllarında camide ders vermiş diye gözaltına alınmış, gözaltında ayaklar altına alınıp önlerine konulan kâğıda gözleri kapalı imza attırılmıştı. Savcı o kâğıda iddianame demiş, hâkim onu okumadan gençleri içeri atmıştı.
İlk duruşma birkaç ay sonra gerçekleşiyordu!
Kur’an dersi vermekten tutuklananlar, tekrar gözaltı olmasında, yıllarca burada yatmaya razıyız diyordu.
Çünkü polis amcaları sadece namaz vakitlerinde işkenceye ara veriyormuş.
Cemaatle namaz kıldıklarında bir boşluk oluşuyormuş, ama bazen cemaatle namaz kılmıyor, sen gel işkenceye devam et, ben namaz kılıp döneyim diyorlarmış.
Hocaları demiş ya, işkence yapmakta onlar için bir ibadet!
Hâkim suçlamaları okuyor, gençler sadece izliyor!
Avukat, hâkim bey, bu gençlerin öğrencilik yıllarında ders verdi dediğiniz camii, bu gençlerin üniversiteyi bitirip, başka illerde göreve başladığı tarihten sonra inşa edilmiş.
Yani bu gençler bu şehirdeyken, bu camii yoktu, buyurun belgeleri inceleyin...
Ama bu gençler, biz o camii de ders verdik diye ifadeye imza atmışlar, dedi hâkim!
Avukat, Sezar’ın cinayetini yazsalardı, onu da imzalardı müvekkillerim, diyerek hâkime ironik bir cevap veriyordu!
Sonuç, ender gelişen bir durumdu. İlk duruşmada tahliye...
O camii, eğer 6 yıl öncesinden inşa edilmiş olsaydı, bugün çok önemli görevler ifa eden o gençler, belki de 17 yıldır içeride olmuş olacaklardı!
Çıktıklarında ise terörist yaftası ile dolaşacaklardı!
Onlar bir tevafukla çıktı ama onlar kadar şanslı olmayanlar vardı! İfade tutanağına yazılanların yanlışlığının ispat edilemediği durumlar, cinayetler, kurgular…
Hepsinden acı olansa, iftira ile değil, yapılan fiil ile hüküm giymek!
Fiil ne, Kur’an dersi vermek!
Bu ayıbı bitirin!
Kur’an kokan topraklarda, Kur’an okuyanları içeride tutmayın!
İçeridekilerden kimse af istemiyor, yaptığını da inkâr etmiyor!
Şayet yapılanlar kanunlarınızda ve vicdanlarınızda suçsa, sakın salmayın!
Ama eğer, Fetöcü zalimlerin işkencelerle imzalatıp, terörist hâkim savcıların onayıyla içeri atılmışlarsa, yeter artık diyoruz!
Edi bese!
Birde bir sır vereyim, Fetöcü ve Apocular eğer bu adamlardan bu kadar nefret ediyor, ABD ve İsrail de bunlara sahip çıkmıyorsa bunlar muhtemelen iyi insanlar.
Adalet, adalet, adalet!
Fetöcüler içinde Apocular içinde Yusufiler içinde…
Adaletin mülkün temeli olduğu bir toplum dileğiyle sağlıklı ve mutlu kalın…