Nerde o eski bayramlar klişesi yapamadım bayram evvelinde bari bayram sonrası yapayım.
Babamızın elimizden tutup özellikle ulu cami etrafındaki pasajlarda kurulu ayakkabıcı esnafını gezdiğimiz ve babamızın ekonomik bütçesine göre bazen kelaş dediğimiz plastik ayakkabılar bazen de o zamanların en değerlisi mekap’larla eve döndüğümüz bayramların üstünden çok zaman geçti.
Sabahı nasıl çıkardığımızı bilmeden akşamdan hazırladığımız poşetlere sabah ne kadar şeker toplayacağımız ve bu şekerlerden ne kadarının adam (çukulatalı) ne kadarının çocuk şekeri olacağının hesabını yaptığımız bayramların üstünden çok zaman geçti.
Çok zaman geçti kaç el öpeceğimiz ve ne kadar bayram harçlığı toplayacağımızın hesabını yapmayalı.
Şimdilerde bazen şeker reyonlarında gördünüz lami, lord şekerlerine aldanmayın konak şekerlerinin de eski tadı yok ve eskimiş bayram sevinçlerini şimdi memleketten uzakta tatil planlarına gömdük.
Tatil için fırsat bilinen tembellik günlerine döndü, sevdiklerinizden kaçıp kurtulmaya çalıştığınız, modern hayatın tabiriyle “birkaç gün kafa dinlediğiniz” günlere döndü bayramlarımız.
Oysa eskiden baba evinde toplanılır uzaklardan özlediğimiz akraba hısım konu komşu ile gürültülü, kafayı dinlediğiniz değil, yorduğunuz ama her defasında o yorgunluğu özlediğiniz günler vardı.
Özlemek bir yana kaçıp kurtulmaya çalıştığımız kalabalıklarına döndük birbirimizin. Tanışlıklarımızdan kaçıp yabancılıklara sığınmaya başladık. Birbirinin yüzüne bakıp iyi bayramlar bile demeyeceğimi en uzaklara en yabancılıklara kaçıp sığınmaya başladık.
Oysa ne güzeldik biz. Sabah erkenden fırladığımız sokaklarda elimizde torba şeker topladığımız mahalleyle yetinmeyip ulaşabildiğimiz bütün mahallelerde çaldığımız kapılarda “Eydawe piroz be” dediğimiz günlerde ne güzeldik biz.
Ne güzeldik o yoksulluğumuzda ancak bayramlarda aldığımız, alabildiğimiz iki parça elbisenin içerisinde. Topladığımız şekerler ve harçlıkları her defasında tekrar tekrar sayıp kardeşlerimizle yarıştığımız o günlerde ne güzeldik biz.
Erkenden evden fırlayıp çaldığımız kapılarda iki saat içerisinde şekeri tükettiğimiz o günlerde ne güzeldik biz.
Şimdi elinde torbasıyla şeker toplayan o çocuklar gözüme ilişmeyeli ne çok oldu. Artık yok iki saat içerisinde bütün şekeri toplayıp bitirebilen o çocuklar. Gıcır gıcır kıyafetleriyle sokaklarda salınıp yaşının 20 yıl üstünde adımlarla gezen o çocuklar yok.
Bırakın artık diğer mahalleleri kendi mahallesini bile gezmez bitiremez oldu çocuklar. Kendi mahallesi ne sokağı ve hatta sitesini ve de apartmanını bile gezmez kapıyı çalmaz oldu çocuklar.
Sırf kapımızda eskiden olduğu gibi bayram çocuklarını görmek için çeşitli kampanyalar yapmaya başladık. Küçük bir kese içerisine 4 şeker ve bir lira koyarak çocukların ilgisini dikkatini ve sevincini toplamaya başladık.
İkinci bayramdır denediğimiz yöntem daha önce bayramda hiç çalınmayan kapımızın zilini çökertmediyse de geçen bayram 40 bu bayram 70 çocuk getirdi kapımıza ve sevinçlerini ve mutluluklarını getirdi. Hatta öyle ki kimisi kendisini kamufle edip birkaç defa geldiyse de numarayı yemedik ama yine de eli boş göndermedik.
Şimdi o çocuklar ne zaman sitenin bahçesinde görse bizi hem bana hem eşime hem de o küçük keseleri küçücük elleriyle onlara uzatan bir buçuk yaşındaki oğluma gülümseyerek bakıyor en içten merhabayı veriyor.